1.
Katiyen hiç kimseden hediye olarak para almamak
ve maafl bile kabul etmemek. Evet, hayatta hiçbir maddî
mülkiyeti olmayp, fakir ve kimsesiz ve daimî nefiy ve ha-
pislerle çok skntl ve dehfletli musibetler içerisinde ya-
flad¤ hâlde, kimseden para ve mukabelesiz hediye al-
mad¤ bilmüflahede görülmüfltür.
2.
Hiçbir âlimden sual sormamak. Yirmi sene zarfn-
da, daima ancak sorulanlara cevap vermiflti. Bu hususta
kendileri derlerdi ki: Ben ulemann ilmini inkâr etmem;
binaenaleyh, kendilerinden sual sormak fazladr. Benim
ilmimden flüphe edenler varsa sorsunlar, onlara cevap
vereyim.
3.
Yannda bulunan talebelerini ayn kendisi gibi zekât
ve hediye almaktan menetmek. Onlar da yalnz rza-i
lâhî için çalfltrrd. Hatta çok zamanlar talebelerini ken-
di iafle ederdi.
4.
Daima mücerret kalmak ve dünyada hiçbir fleyle
alâka peyda etmemek. Bunun içindir ki, Bütün malm
bir elimle kaldrp götürebilmeliyim demifltir. Bu hâlin
sebebi sorulunca, Bir zaman gelecek, herkes benim hâ-
lime gpta edecektir. Saniyen, mal ve servet bana lezzet
vermiyor; dünyaya ancak bir misafirhane nazaryla bak-
yorum derdi.
Vanda bulundu¤u vakit, merhum Vali Tahir Pafla,
Avrupa kitaplarn tetebbu ederek, kendisine sualler ter-
tip edip sorard. Bunlarn hiç birisini görmedi¤i ve Türk-
çeyi de yeni konuflmaya bafllad¤ hâlde, cevabnda
alâka peyda etmek:
ba¤ kur-
mak.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam.
bilmüflahede:
bizzat flahit olarak.
binaenaleyh:
bunun üzerine,
bundan dolay.
daima:
her vakit, her zaman.
daimî:
sürekli, devaml.
dehfletli:
korkulu, korkutucu.
gpta etmek:
imrenmek.
hediye:
arma¤an.
husus:
mevzu, konu.
iafle etmek:
geçindirmek, yedirip
içirmek.
ilim:
bilgi.
inkâr etmek:
reddetmek.
kat'iyen:
hiçbir zaman, asla.
lezzet:
zevk, haz, keyf.
78 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
maddî:
para, mal vb. fleylerle
ilgili.
men etmek:
yasaklamak, en-
gellemek.
merhum:
rahmete kavufl-
mufl, ölmüfl.
mukabelesiz:
karfllksz.
musibet:
dert, sknt.
mücerret:
tecrit edilmifl, yal-
nz, tek.
mülkiyet:
mülk sahipli¤i.
nazar:
mülâhaza, niyet.
nefiy:
sürgün.
rza-i lâhî:
Allah'n rzas,
hoflnutlu¤u.
saniyen:
ikinci olarak.
sebep:
neden.
servet:
zenginlik, mal, mülk.
sual:
soru.
talebe:
ö¤renciler.
tertip etmek:
düzenlemek.
tetebbu etmek:
etraflca
arafltrmak, iyice incelemek.
ulema:
âlimler, ilim sahipleri.
zarfnda:
içerisinde.
zekât:
slâmn befl flartndan
biri olan, mal ve parann pak-
l¤n ve helâlli¤ini sa¤lamak
üzere, Allah için maln belli
bir ksmnn her yl zekât veri-
lebilecek kimselere da¤tl-
mas.