Tarihçe-i Hayat - page 83

Bediüzzaman, flarkî Anadolu’da “Medresetüzzehra”
nam›nda bir dârülfünun açmak, ya Van’da veyahut da
Diyarbekir’de dârülfünun derecesinde bir medrese tesisi-
ne çal›flmak için ‹stanbul’a geldi. ‹stanbul’a geliflini bir
muharrir flöyle tasvir etmiflti:
“fiark›n yalç›n kayal›klar›ndan, bir ateflpare-i zekâ, ‹s-
tanbul afak›nda tulû etti.”
‹stanbul’a gelmeden evvel bir gün Tahir Pafla, “fiark
ulemas›n› ilzam ediyorsun, fakat ‹stanbul’a gidip o deniz-
deki büyük bal›klara da meydan okuyabilecek misin?”
demiflti.
‹stanbul’a gelir gelmez ulemay› münazaraya davet et-
ti. Bunun üzerine ‹stanbul’daki meflhur âlimler grup grup
ziyarete gelip sualler soruyorlar ve o hepsinin de cevap-
lar›n› sahih olarak veriyordu. Bundan maksad›, fiarkî
Anadolu’daki ilim ve irfan faaliyetine nazar-› dikkati celp
etmekti. Yoksa, Molla Said, kat’iyen hodfürufllu¤u sev-
mezdi. Her türlü gösterifl ve alâyiflten müberra olarak
hareket ederdi. ‹lim, cesaret, haf›za ve zekâ itibar›yla pek
harika idi. Ayn› derecede, belki daha ziyade olarak, ha-
lis ve muhlis idi. Tasannu ve tekellüften kat’iyen hofllan-
mazd›. ‹stanbul’daki ikametgâh›n›n kap›s›nda flöyle bir
levha as›l› idi: “Burada her müflkül halledilir, her suale
cevap verilir; fakat sual sorulmaz.”
(HAfi‹YE)
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 83
‹
LK
H
AYATI
muharrir:
yazar.
muhlis:
ihlâsl›, samimî.
müberra:
azade, aklanm›fl.
münazara:
bir konu üzerinde
belli kurallara uyularak yap›lan
tart›flma.
müflkül:
problem.
nam:
ad, isim.
nazar-› dikkat:
dikkatli bak›fl.
rahmet:
merhamet etme, flefkat
gösterme.
sahih:
do¤ru.
sual:
soru.
flark:
do¤u.
fiarkî Anadolu:
Do¤u Anadolu.
tasannu:
yapmac›k.
tasvir:
bir fleyi yaz›yla anlatma.
tekellüf:
gösterifl, sahte tav›r.
tesis:
kurma.
tulû etmek:
do¤mak.
ulema:
âlimler, bilginler.
ziyade:
çok, fazla.
HAfi‹YE:
Burada flunu ilâveten beyan etmek icap eder ki: Said Nursî’nin
hayat›n›n son otuz-k›rk senesinde, din-i ‹slâma ve Kur’ân’a hizmet cihe-
tinde fevkalâde bir rahmet ve inayetle Risale-i Nur ihsan edildi¤inden
Ü
afak:
ufuklar.
âlim:
ilim adam›.
alâyifl:
debdebe, tantana.
ateflpare-i zekâ:
zekâs› atefl
parças›.
beyan etmek:
söylemek,
izah etmek.
celp etmek:
çekmek.
cesaret:
cesurluk.
cihet:
yön.
dârülfünun:
üniversite.
derece:
seviye.
din-i ‹slâm:
‹slâm dini.
evvel:
önce.
faaliyet:
hareket.
fevkalâde:
ola¤anüstü, nor-
malin üstünde.
haf›za:
ezber.
halis:
her amelini, yaln›z Allah
r›zas› için iflleyen.
halletmek:
çözmek.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin ya-
p›lmas› için çal›flma, çabala-
ma.
hodfüruflluk:
kendini be¤en-
mifllik.
icap etmek:
gerekmek.
ihsan etmek:
ba¤›fllamak,
vermek.
ikametgâh:
ikamet yeri, ev.
ilaveten:
ek olarak, ilave ola-
rak.
ilzam etmek:
cevap veremez
hâle getirmek.
inayet:
gayret, çal›flma, özen-
me.
irfan:
kültür.
kat'iyen:
asla.
maksat:
niyet.
medrese:
yüksek mektep.
meflhur:
tan›nm›fl.
1...,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82 84,85,86,87,88,89,90,91,92,93,...1390
Powered by FlippingBook