82 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
âlem-i slâm:
slâm dünyas.
allâme:
pek çok konuda ihtisas
sahibi büyük bilgin.
amirâne:
emredercesine.
asr- hazr:
flimdiki asr.
aynen:
oldu¤u gibi.
beyan etmek:
ispatlamak.
bilâkis:
aksine.
cihanflümul:
dünya çapnda.
dehfletli:
korkulu.
edebî:
edebiyatla ilgili.
ekserî:
çok.
emel:
fliddetli arzu.
emsal:
benzerler.
eser:
kitap.
evvel:
önce.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
feveran:
kaynama.
fevk:
üzeri.
filhakîka:
gerçekten.
gayret:
mukaddes de¤erlere sal-
drlma annda uyanan duygu,
mukaddes de¤erleri koruma his-
si.
haddin fevkinde olmak:
haddi
olmayarak, haddini aflarak.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
hal-i hazr:
mevcut durum.
hâlet:
hâl.
harb-i umumî:
dünya savafl.
hfz:
ezber.
hikmet-i Kur'âniye:
Kur'ân'n
hikmeti.
hizmet-i imaniye:
iman hizmeti.
hücûm etmek:
saldrmak.
i'caz:
mucize gösterme.
i'caz- Kurân:
Kurânn mucize
göstermesi.
ikna:
bir kanaati, fikri, düflünceyi
kabul ettirme.
ilim:
bilgi.
ilmî:
ilme dair.
inayet-i lâhîye:
Allah'n yapmfl
oldu¤u lütuflar, himayeler, yar-
dmlar.
infilâk:
patlama.
inklâp:
de¤iflim.
inkiflaf:
açlma, ortaya çkma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma.
istihdam- lâhî:
Allah'n çalfltr-
mas, hizmet ettirmesi.
izhar:
aç¤a vurma, meydana ç-
karma.
kabiliyet:
yetenek.
kâfir:
Allahn varl¤n inkâr eden.
kat'î:
kesin.
kudret-i lâhiye:
Allah'n
kudreti.
kudret-i mutlaka:
sonsuz ve
snrsz kudret.
küllî:
umumî.
maddeten:
fiilen.
maddî:
madde ile alâkal.
malûmat:
bilgi.
manevî:
maddî olmayan.
mazlum:
zulme u¤ramfl.
merhum:
rahmetli.
metanet:
gayret.
müdafaa etmek:
savunmak.
müddet:
süre.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müstesna:
benzeri olmayan,
fevkalâde.
müt
hifl
:
dehfletli, korkunç.
namzet:
bir fleyi yapmaya
aday.
nazirsiz:
benzersiz, eflsiz.
neflretmek:
yaymak.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rahîm:
çok merhametli olan
Allah.
sair:
di¤er, baflka.
sevk-i Rabbanî:
Rabbin sevk
etmesi.
suret:
tarz, yol, gidifl.
tahdîs-i nimet:
lâhî nimeti
flükrederek anlatma.
talim etmek:
ö¤retmek.
vaka-i sadka:
sadk rüya.
valide:
anne.
zat:
kifli, flahs, fert.
zihniyet:
düflünce.
ziyade:
fazla.
zuhur:
hasl olma.
kaldrmalyz veya onlar Kurândan so¤utmalyz" sözü üzerine, ruhunda
bir feveran ve nihayetsiz bir gayret uyanr. Kurânn bir mucize oldu¤u-
nu ispat ederek her tarafa neflretmek ve kâfirleri tam susturmak ister, bu-
na katî karar verir. Vanda bulundu¤u on befl sene müddet içerisinde hf-
zna ald¤ seksenden ziyade kitab ezbere devretti¤i gibi, âlem-i slâmn
hâl-i hazrda durumu hakknda da gerekli her türlü malûmat elde eder.
Nazirsiz bir allâme olan Bediüzzaman, daha genç yaflnda görünen
müstesna zekâ ve ilminden de anlaflld¤ gibi, sair emsalleri fevkinde,
kendisine ayrca hikmet-i Kurâniye talim edilmiflti. Kendisi, asr- hazrn
ihtiyacn karfllayacak, zamann ilmî ve edebî seviyesinin fevkinde bütün
dünyaya Kurânn mucize oldu¤unu ispat ve herkesi ikna edebilecek bir
kabiliyet, metanet, emel ve fedakârlk taflyordu.
Bir bu¤day tanesi kadar çam çekirde¤inden da¤ gibi bir a¤acn zuhuru,
kudret-i lâhiyeyi açkça gösterdi¤i gibi; maddî hiçbir kuvvete sahip olma-
yan, bilâkis mazlum ve bir nevi elleri kollar ba¤l bir vaziyette Bediüzza-
mann çekirdek-misal hayat ve hizmetiyle tarihin en dehfletli bir devrin-
de hem Anadolu, hem âlem-i slâm, hem dünyann ekserîsine de madde-
ten tesir edecek ve zihniyetlerini de¤ifltirecek manevî, küllî ve cihanflümul
bir inkiflafn zuhuru, aynen bir kudret-i mutlaka ve istihdam- lâhî ve
sevk-i Rabbanî ile oldu¤u akla ve kalbe görünmektedir.
Filhakika, bir eserinde tahdis-i nimet suretinde hizmet-i imaniyeye ait
inayet-i lâhiyeden bahsederken flöyle der:
"Eski Harb-i Umumîde ve daha evvellerinde bir vaka-i sadkada görü-
yorum ki: Ararat Da¤ denilen meflhur A¤r Da¤nn altndaym. Birden o
da¤ müthifl infilâk etti; da¤lar gibi parçalar dünyann her tarafna da¤t-
t. O dehflet içinde baktm ki, merhum validem yanmdadr. Dedim:
"Ana, korkma. Cenab- Hakkn emridir. O hem Rahîmdir, hem Ha-
kîmdir."
Birden, o hâlette iken baktm ki, mühim bir zat bana amirâne diyor ki:
"caz- Kurân beyan et."
Uyandm, anladm ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inklâptan
sonra Kurân etrafndaki surlar krlacak. Do¤rudan do¤ruya Kurân ken-
di kendini müdafaa edecek. Ve Kurâna hücum edilecek; icaz onun çe-
lik bir zrh olacak. Ve flu icazn bir nevini, flu zamanda izharna -haddi-
min fevkinde olarak- benim gibi bir adam namzet olacak ve namzet oldu-
¤umu anladm."