Tarihçe-i Hayat - page 70

Mustafa Pafla ile bir gün at yar›fl›na ç›karlar. Fakat kas-
tî olarak Mustafa Pafla gayet serkefl ve talimsiz ve hiç bi-
nilmemifl bir at haz›rlanmas›n› emreder. Molla Said’e
binmek için verir. (Allahu a’lem, attan düflüp ölmesini is-
temifl.) On alt› yafl›nda bulunan Molla Said, serkefl at› bi-
raz dolaflt›rd›ktan sonra, koflturmay› arzu eder. At, onun
verdi¤i istikametten ç›karak baflka bir istikamete do¤ru
koflar. Var kuvvetiyle durdurmak isterse de muvaffak ola-
maz. Nihayet çocuklar›n bulundu¤u yere gider. Cezîre
a¤alar›ndan birisinin o¤lu yol üstündeyken, hayvan iki
aya¤›n› kald›r›p çocu¤un omuzlar› aras›na vurunca, ço-
cuk yere düflerek hayvan›n ayaklar› alt›nda ç›rp›nmaya
bafllar. Nihayet etraftan imdada ulafl›rlar. Çocu¤u hare-
ketsiz, ölü suretinde görünce, Molla Said’i öldürmek is-
terler. A¤an›n hizmetçileri hançerlerini çekince, Molla
Said hemen rovelverine el atar ve adamlara hitaben:
“Hakikate bak›l›rsa çocu¤u Allah öldürmüfl, zahire ba-
k›l›rsa at öldürmüfl, sebebe bak›l›rsa Kel Mustafa öldür-
müfl. Çünkü bu at› bana o verdi. Durunuz, ben gelip ço-
cu¤a bakay›m; ölmüfl ise sonra muharebe edelim” diye-
rek attan inerek çocu¤u kucaklar. Çocukta hareket gör-
meyince, so¤uk suyun içine bat›r›p ç›kar›r. Çocuk güle-
rek gözünü açar. Bunun üzerine bütün ahali mütehayyir
kal›rlar.
Bu acip vak’a üzerine bir müddet Cezîre’de kald›ktan
sonra, talebesi Molla Salih ile bedevî Araplar›n meskeni
olan Biro’ya giderler. Orada biraz kal›nca tekrar Musta-
fa Paflan›n eskisi gibi zulme bafllad›¤›n› iflitir, yan›na gider
acip:
tuhaf, hayret veren.
ahali:
halk.
Allahü a'lem:
Allah bilir.
arzu etmek:
bir fleyi istemek.
bedevî:
çölde yaflayan.
gayet:
çok, son derece.
70 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
hakikat:
gerçek, bir fleyin as-
l› ve esas›.
hançer:
iki taraf› keskin, k›v-
r›k ve sivri uçlu büyük b›çak.
hitaben:
hitap ederek, söyle-
yerek.
imdada ulaflmak:
yard›ma
yetiflmek.
istikamet:
yön, cihet.
kastî:
isteyerek, bile bile ya-
p›lan.
mesken:
ikamet olunan, otu-
rulan ev.
muharebe etmek:
savafl-
mak.
muvaffak olmak:
baflar›l› ol-
mak, baflarmak.
müddet:
süre.
mütehayyir kalmak:
hayret-
te kalmak, flafl›rmak.
nihayet:
en sonunda.
rovelver:
tabanca, küçük si-
lâh.
sebep:
bir fleyin ortaya ç›k-
mas›n› gerektiren fley, neden,
vesile.
serkefl:
itaat etmeyen, asi.
suret:
biçim, görünüfl.
talebe:
ö¤renciler.
talimsiz:
idmans›z.
vak›a:
vuku bulan, olan, ge-
çen fley.
var kuvvetiyle:
bütün gü-
cüyle.
zahir:
görünüfl, görünen fley.
zulüm:
hak eden kimseye
hakk›n› vermeme, adaletsiz-
lik, haks›zl›k, eziyet.
1...,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69 71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,...1390
Powered by FlippingBook