Mustafa Pafla ile bir gün at yarflna çkarlar. Fakat kas-
tî olarak Mustafa Pafla gayet serkefl ve talimsiz ve hiç bi-
nilmemifl bir at hazrlanmasn emreder. Molla Saide
binmek için verir. (Allahu alem, attan düflüp ölmesini is-
temifl.) On alt yaflnda bulunan Molla Said, serkefl at bi-
raz dolafltrdktan sonra, koflturmay arzu eder. At, onun
verdi¤i istikametten çkarak baflka bir istikamete do¤ru
koflar. Var kuvvetiyle durdurmak isterse de muvaffak ola-
maz. Nihayet çocuklarn bulundu¤u yere gider. Cezîre
a¤alarndan birisinin o¤lu yol üstündeyken, hayvan iki
aya¤n kaldrp çocu¤un omuzlar arasna vurunca, ço-
cuk yere düflerek hayvann ayaklar altnda çrpnmaya
bafllar. Nihayet etraftan imdada ulaflrlar. Çocu¤u hare-
ketsiz, ölü suretinde görünce, Molla Saidi öldürmek is-
terler. A¤ann hizmetçileri hançerlerini çekince, Molla
Said hemen rovelverine el atar ve adamlara hitaben:
Hakikate baklrsa çocu¤u Allah öldürmüfl, zahire ba-
klrsa at öldürmüfl, sebebe baklrsa Kel Mustafa öldür-
müfl. Çünkü bu at bana o verdi. Durunuz, ben gelip ço-
cu¤a bakaym; ölmüfl ise sonra muharebe edelim diye-
rek attan inerek çocu¤u kucaklar. Çocukta hareket gör-
meyince, so¤uk suyun içine batrp çkarr. Çocuk güle-
rek gözünü açar. Bunun üzerine bütün ahali mütehayyir
kalrlar.
Bu acip vaka üzerine bir müddet Cezîrede kaldktan
sonra, talebesi Molla Salih ile bedevî Araplarn meskeni
olan Biroya giderler. Orada biraz kalnca tekrar Musta-
fa Paflann eskisi gibi zulme bafllad¤n iflitir, yanna gider
acip:
tuhaf, hayret veren.
ahali:
halk.
Allahü a'lem:
Allah bilir.
arzu etmek:
bir fleyi istemek.
bedevî:
çölde yaflayan.
gayet:
çok, son derece.
70 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
hakikat:
gerçek, bir fleyin as-
l ve esas.
hançer:
iki taraf keskin, kv-
rk ve sivri uçlu büyük bçak.
hitaben:
hitap ederek, söyle-
yerek.
imdada ulaflmak:
yardma
yetiflmek.
istikamet:
yön, cihet.
kastî:
isteyerek, bile bile ya-
plan.
mesken:
ikamet olunan, otu-
rulan ev.
muharebe etmek:
savafl-
mak.
muvaffak olmak:
baflarl ol-
mak, baflarmak.
müddet:
süre.
mütehayyir kalmak:
hayret-
te kalmak, flaflrmak.
nihayet:
en sonunda.
rovelver:
tabanca, küçük si-
lâh.
sebep:
bir fleyin ortaya çk-
masn gerektiren fley, neden,
vesile.
serkefl:
itaat etmeyen, asi.
suret:
biçim, görünüfl.
talebe:
ö¤renciler.
talimsiz:
idmansz.
vaka:
vuku bulan, olan, ge-
çen fley.
var kuvvetiyle:
bütün gü-
cüyle.
zahir:
görünüfl, görünen fley.
zulüm:
hak eden kimseye
hakkn vermeme, adaletsiz-
lik, hakszlk, eziyet.