Said kendi çayn içtikten baflka, iki-üç bardak da sizin
çaynz içti.
Bunun üzerine, biraz lâtife ettikten sonra, Molla Said
bu âlimlere karfl, Efendiler, bendeniz vaad etmiflim, hiç
kimseye sual sormam. Binaenaleyh, suallerinize munta-
zrm der.
Bu hocalar krk kadar sual sorarlar. Umumuna cevap
verdikten sonra, her naslsa, Molla Said bir sualin ceva-
bn yanlfl söyledi¤i hâlde, karflsndakiler do¤ru telâkki
ederek tasdik etmifllerdi. Meclis da¤lnca Molla Said ha-
trlar, hemen arkalarndan koflarak, Affedersiniz, bir su-
alin cevabn yanlfl söyledi¤im hâlde, farkna varmad-
nz diyerek, cevabn tashih eder.
Hocalar dediler:
flte flimdi hakkyla bizi tam ilzam ettiniz.
Sonra, o hocalardan bir ksm Molla Saidden ders al-
maya gelirler.
Bundan sonra Mustafa Pafla, ahdetti¤i mavzer tüfe¤i-
ni hediye eder ve namaz klmaya bafllar.
Molla Said, ilimdeki emsalsiz harika istidad derecesin-
de, vücutça da gayet idmanl ve kuvvetli idi. Gürefl tut-
maktan pek hofllanrd. Medreselerde bulunan umum ta-
lebelerle güreflirdi. Hiçbirisi güreflte bile onu ma¤lûp
edemezdi.
TARHÇE- HAYATI
| 69
LK
H
AYATI
talebe:
ö¤renciler.
tasdik etmek:
onaylamak.
tashih etmek:
düzeltmek, yanl-
fln gidermek.
telâkki etmek:
anlamak.
umum:
hep, bütün.
vaat etmek:
söz vermek, taah-
hüt etmek.
ahdetmek:
söz vermek.
âlim:
hoca, ilim sahibi.
bendeniz:
kulunuz.
binaenaleyh:
bundan dolay,
buna binaen.
emsalsiz:
eflsiz, benzersiz.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hoca:
ö¤retmen, kendisine
itibar edilen büyük kimse.
idmanl:
antrenmanl.
ilim:
kâinat içinde meydana
gelen olaylarn sebep, olufl,
sonuç ve tesirleri konusunda,
akln ölçüleri çerçevesinde
tahsil ve tecrübe ile edinilen
do¤ru bilgi, bilim.
ilzam etmek:
tartflmada
kuvvetli deliller ve belgeler
öne sürerek karflndakini ce-
vap veremez hâle getirmek.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
lâtife:
nükte, espri.
ma¤lûp etmek:
yenmek.
mavzer:
bir cins tüfek.
meclis:
topluluk.
medrese:
slam dünyasnda
düzenli e¤itim kuruluflu,
mektep.
muntazr:
bekleyen, gözeten.
sual:
soru.