alâkas olmayan bir insan, nasl olur da gönüller fatihi ol-
maz? manl gönüller, nasl onun feyiz ve nuruyla dol-
maz?
KTSATÇILI/I
ktisat, bundan evvel bahsetti¤imiz isti¤nann tefsir ve
izahndan baflka bir fley de¤ildir. Zaten iktisat sarayna gi-
rebilmek için, evvelâ isti¤na denilen kapdan girmek lâ-
zmdr. Bu sebeple iktisatla isti¤na, lâzmla mülzem kabi-
lindendir.
Üstat gibi, isti¤na hususunda peygamberleri kendine
örnek kabul eden bir mücahidin iktisatçl¤, kendili¤in-
den husule gelecek kadar tabiî bir haslet hâlini alr ve ar-
tk ona günde bir tas çorba, bir bardak su ve bir parça
ekmek kâfi gelebilir. Zira bu büyük insan, büyük ve mun-
sif Fransz flairi La Martinin dedi¤i gibi, Yemek için ya-
flamyor, belki yaflamak için yiyor.
Üstadn meflrep ve mesle¤ini tamamen anladktan
sonra, artk onun yüksek iktisatçl¤n böyle yemek iç-
mek gibi basit fleylerle mukayese etmeyi çok görüyorum.
Zira, bu büyük insann yüksek iktisatçl¤n manevî saha-
larda tatbik etmek ve maddî olmayan ölçülerle ölçmek
lâzm gelir.
Meselâ, Üstat, bu yüksek iktisatçlk kudretini srf
yemek, içmek, giymek gibi basit fleylerle de¤il, bilâkis
fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes
gibi manevî ve mücerret kymetlerin israf ve heder
TARHÇE- HAYATI
| 29
Ö
N SÖZ
maddî olmayan, manaya ait.
meselâ:
misal olarak, örne¤in.
meslek:
gidifl, usül, tarz.
meflrep:
yaratlfl, tabiat, mizaç.
mukayese etmek:
kyaslamak,
karfllafltrmak.
munsf:
insafl, hakk itiraf eden.
mücahit:
cihat eden, din u¤runa
din düflmanlaryla, Allah rzas için
ve Allah'n adn yüceltmek gaye-
siyle savaflan.
mücerret:
gözle görülmeyen, elle
tutulmayan, soyut.
mülzem:
lüzumlu görülmüfl, ge-
rektirilmifl.
nefes:
canl varlk.
nefis:
kendi, flahs.
nur:
ziya, flk, flule.
peygamber:
Allah'n elçisi, Allah
tarafndan haber getirerek lâhî
emir ve yasaklar insanlara tebli¤
eden elçi, haberci, nebi, resul.
srf:
sade, katksz.
tabiî:
tabiat icab olan, do¤ufltan,
yaratlfltan, normal.
tamamen:
eksiksiz ve tam ola-
rak, mükemmel biçimde.
tatbik etmek:
uygulamak.
tefsîr:
açklama.
zaten:
esasen, aslnda.
zihin:
anlama, bilme, kavrama
gücü, anlayfl, kavrayfl.
zira:
flu sebepten ki, onun için.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
bahsetmek:
anlatmak.
basit:
baya¤, kymetsiz ola-
¤an, sra ifli.
bilâkis:
tam tersine.
evvel:
önce.
evvelâ:
ilk önce.
feyiz:
ilim, irfan.
fikir:
düflünme, düflünce.
haslet:
insann yaratlflndan
gelen huy ve karakter, mizaç.
heder:
bofla gitme, ziyan ol-
ma.
husule gelmek:
hasl olmak,
meydana gelmek.
husus:
mevzu, konu.
iktisat:
aflr davranmama,
her hususta itidal üzere bu-
lunma.
israf:
gereksiz yere harcama.
istidat:
yaratlfltan olan ve
zamanla gelifltirilen kabiliyet.
isti¤na:
aza kanaat etme,
olanla yetinme, tokgözlülük.
izah:
bir konuyu ayrntlaryla
ortaya koyma, eksiksiz anlat-
ma.
kabil:
nevi, snf, cins, tür.
kabiliyet:
yetenek, istidat.
kabul:
alp kullanma.
kâfî gelmek:
yetmek, ihtiyac
karfllamak.
kymet:
bir kiflide bulunan
üstün vasf.
kudret:
güç, kuvvet, takat, ik-
tidar.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzum-
lu.
maddî:
para, mal vb. fleylerle
ilgili, maddeye ait, madde ile
alâkal, cismanî.
manevî:
madde dfl olan,