stanbulda Dârülhikmette bulundu¤u zaman,
Sünuhat
risalesinde yazd¤ gayet acip bir vaka-i ruhaniye:
Rüyada Bir Hitabe
1335 senesi Eylülünde, dehrin hâdisatnn verdi¤i ye-
is ile fliddetle muztarip idim. fiu kesif zulmet içinde bir
nur aryordum. Manen rüya olan yakazada bulamadm.
Hakikaten yakaza olan rüya-i sadkada bir ziya gördüm.
Tafsilât terk ile bana söylettirilmifl noktalar kaydedece-
¤im. fiöyle ki:
Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misale girdim.
Biri geldi dedi:
Mukadderat- slâm için teflekkül eden bir meclis-i
muhteflem, seni istiyor.
Gittim gördüm ki, münevver, emsalini dünyada gör-
medi¤im, Selef-i Salihînden ve âsârn mebuslarndan her
asrn mebuslar içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap
edip, kapda durdum. Onlardan bir zat dedi ki:
Ey felâket, helâket asrnn adam, senin de reyin var,
fikrini beyan et!
Ayakta durup dedim:
Sorun cevap vereyim.
Biri dedi:
Bu ma¤lûbiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne
olurdu?
TARHÇE- HAYATI
| 205
LK
H
AYATI
muztarip:
zdrap çeken, skntl.
münevver:
nurlu, aydn.
netice:
sonuç.
nevm:
uyku.
nur:
aydnlk, flk.
rey:
düflünce, fikir, müflahede,
mütalâa, görüfl, oy.
rüya-i sadka:
do¤ru rüya, mak-
bul ve muteber kimselerin gör-
dükleri flekilde, dünyada hakikat-
lar çkan sadk rüya.
Selef-i Salihîn:
Ehl-i Sünnet ve
Cemaatin ilk rehberleri, slâmn
ilk dönemlerindeki salih insanlar.
tafsilât:
açklamalar, ayrntlar.
terk:
brakma, salverme, vazgeç-
me.
teflekkül:
meydana gelme, olufl-
ma.
vaka-i ruhaniye:
ruhla ilgili hâdi-
se, ruhen yaflanmfl olay.
yakaza:
uyku ile uyanklk aras.
yeis:
ümitsizlik.
zat:
kifli, flahs, fert.
ziya:
flk, aydnlk, nur, parlaklk.
zulmet:
karanlk.
acip:
hayret veren, hayrette
brakan.
âlem-i misal:
görüntüler âle-
mi, dünyadaki ifllerin görün-
tülendi¤i ve gözlendi¤i, ruhla-
rn bulundu¤u âlem.
âsâr:
asrlar, yüzyllar, ça¤lar.
asr:
yüzyl, ça¤.
beyan:
anlatma, açklama,
bildirme, izah etme.
dehir:
dünya, uzun zaman.
emsal:
efl, benzer.
felâket:
büyük dert, belâ.
galibiyet:
üstünlük, üstün
gelme, yenme, ma¤lûp etme.
gayet:
çok, son derece.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakikaten:
gerçekten.
helâket:
yklfl, mahvolufl.
hicap:
utanma, utanma duy-
gusu, mahcubiyet.
hitabe:
bir toplulu¤a karfl ko-
nuflma, düzgün söz söyleme.
kaydetmek:
yazmak, önemli
noktalar tespit etmek.
kesif:
kaln, yo¤un, koyu.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi,
boyun e¤me, bir kuvvetlinin
idaresi altnda bulunufl.
manen:
iç varlk bakmndan,
duyguca, gönülce, yürekçe,
ruhça, mana itibaryla, mana-
ca.
mebus:
gönderilen, yollanan,
vekil.
meclis:
topluluk, heyet.
meclis-i muhteflem:
muhte-
flem meclis, ihtiflaml, gör-
kemli topluluk.
mukadderat- slâm:
slâmn
baflndan geçecek olanlar, ba-
flna gelecek hâller, durumlar.