Bediüzzaman, yannda baflka kitaplar bulundurmuyor-
du.
Neden baflka kitaplara bakmyorsun? denildi¤inde,
buyururlard ki:
Her fleyden zihnimi tecrit ile Kurândan fehmediyo-
rum.
Eserlerden nakletse de, baz mühim gördü¤ü mesaili,
ta¤yir etmeden alrd.
Niçin aynen böyle tekrar ediyorsun? diye soruldu-
¤unda,
Hakikat usandrmaz. Libas de¤ifltirmek istemem
buyururdu.
Yukarda bir nebze zikredilmiflti ki, Bediüzzaman, ha-
kaik- Kurâniyeye
(HAfiYE)
ait on iki telifatn tab ettirmifl-
ti.
HAfiYE:
Üstat Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin stanbulda ve bir
ksmn bilâhare Ankarada tab ile neflretti¤i o zamanki eserleri, krk se-
ne sonra Arabî
Mesnevî-i Nuriye
ismiyle birarada bir mecmua hâlinde
neflredildi. flte bu
Mesnevî-i Nuriye
nin Mukaddemesinde bu eserler hak-
knda diyor:
"Krk elli sene evvel, Eski Said, ziyade ulûm-i akliye ve felsefiyede ha-
reket etti¤i için, hakikatül-hakaika karfl ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat gibi
bir meslek arad. Ekser ehl-i tarikat gibi yalnz kalben harekete kanaat
edemedi. Çünkü, akl, fikri hikmet-i felsefe ile bir derece yaralyd, tedavi
lâzmd.
Sonra, hem kalben, hem aklen hakikate giden baz büyük ehl-i haki-
katin arkasnda gitmek istedi. Bakt, onlarn herbirinin ayr, cazibedar bir
hassas var. Hangisinin arkasndan gidece¤ine tahayyürde kald. mam-
Rabbanî de ona gaybî bir tarzda Tevhid-i kble et demifl. Yani, Yalnz
bir üstadn arkasndan git. O çok yaral Eski Saidin kalbine geldi ki:
Üstad- hakikî Kurândr. Tevhid-i kble bu üstatla olur diye, yalnz o
üstad- kudsînin irfladyla hem kalbi, hem ruhu gayet garip bir tarzda
aklen:
akl ile.
Arabî:
Arapça.
aynen:
bir fleyin asl veya kendisi
olarak, tpk tpksna, hiç de¤ifl-
meden, oldu¤u gibi.
bilahare:
sonra, sonradan, sonra-
lar.
cazibedar:
çekici.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler.
ehl-i tarikat:
tarikate ba¤l olan-
lar, tasavvuf yoluna girenler.
ekser:
ço¤unluk.
emsal:
efl, benzer.
eser:
kitap.
evvel:
önce.
fehmetmek:
anlamak, kavra-
mak.
hakaik- Kurâniye:
Kurân ait
olan ve ondan gelen gerçekler.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl ve
esas.
212 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
hakikatül-hakaik:
gerçekle-
rin asl.
hafliye:
bir kitabn sayfalar-
nn kenarna veya altna yaz-
lan açklayc yaz, dipnot.
hikmet-i felsefe:
felsefe ilmi.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme, ortaya koyma.
kalben:
kalp ile.
kanaat:
yeterli bulma, yetin-
me.
libas:
elbise.
mecmua:
seçilmifl yazlardan
meydana gelen kitap risale.
mesail:
meseleler.
meslek:
tutulan yol.
mukaddeme:
ön söz, bafllan-
gç, girifl.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
mütebaki:
geri kalan ksm.
nakletmek:
anlatmak, aktar-
mak.
nebze:
bir parça.
neflretmek:
yaynlamak.
tab:
bastrma, kitap haline
getirme.
ta¤yir etmek:
de¤ifltirmek.
tarz- beyan ve ifade:
açkla-
ma ve söyleme flekli.
tecrit:
ayrma, bir tarafta tut-
ma, yaltma, soyutlama.
telifat:
telifler, kitaplar, eser-
ler.
ulûm-i akliye ve felsefe:
ak-
lî ve felsefî ilimler, akla ve fel-
sefeye dayanan ilimler.
zihin:
hafza, bellek; anlayfl,
kavrayfl.
zikretmek:
anmak, sözünü
etmek.
ziyade:
gerekenden fazla.