Demek, biz ma¤lûbiyetle ikinci cereyana takldk ki,
mazlumlarn ve cumhurun cereyandr. Baflkalarndan
yüzde seksen fakir ve mazlumsa, slâmdan doksan belki
doksan befltir.
Âlem-i slâm flu ikinci cereyana karfl lâkayt veya mu-
arz kalmakla hem istinatsz, hem bütün eme¤ini heder,
hem onun istilâsyla istihaleye maruz kalmaktansa, âklâ-
ne davranp onu slâmî bir tarza çevirip, kendine hadim
klmaktr. Zira düflmann düflman, düflman kaldkça
dosttur; nasl ki, düflmann dostu, dost kaldkça düflman-
dr.
fiu iki cereyan birbirine zt, hedefleri zt, menfaatleri
zt oldu¤undan; birincisi dese Öl, di¤eri diyecek Diril.
Birinin menfaati zarar, ihtilâf, tedenni, zaaf, uyumamz
istilzam etti¤i gibi; ötekinin menfaati dahi kuvvetimizi, it-
tihadmz bizzarure iktiza eder.
fiark husumeti, slâm inkiflafn bo¤uyordu; zail oldu
ve olmal. Garp husumeti, slâmn ittihadna, uhuvvetin
inkiflafna en müessir sebeptir; bâkî kalmal.
Birden o meclisten tasdik emareleri tezahür etti.
Dediler: Evet, ümitvar olunuz. fiu istikbal inklâb
içinde, en yüksek gür seda slâmn sedas olacaktr!
Tekrar biri sordu: Musibet, cinayetin neticesi, mü-
kâfatn mukaddimesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva
verdirdiniz ki, flu musibetle hükmetti? Musibet-i amme
âklâne:
akllca, mantkl.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
bâkî:
sürekli, devaml, kalc.
bizzarure:
ister istemez, mecbu-
ren.
cereyan:
ayn e¤ilimde olan, ayn
görüflü paylaflanlarn oluflturdu¤u
hareket, akm.
cinayet:
adam öldürme derece-
sinde a¤r suç.
cumhur:
halk, umum.
emare:
belirti, iflaret.
emek:
çaba, gayret.
fakir:
muhtaç, düflkün, yoksul.
fetva:
hüküm, karar.
fiil:
davranfl, hareket.
garp:
ülkemize göre Avrupa, Bat.
hadim:
hizmetçi, hizmet eden.
hedef:
maksat, niyet, amaç.
heder:
bofla gitme, karfllksz kal-
ma.
husumet:
düflmanlk.
hükmetme:
karar verme.
hüküm:
hakimiyet, hakim olma.
ihtilâf:
anlaflmazlk, uyuflmazlk,
farkl görüfl ve düflünüfl, fikir ayr-
l¤.
iktiza etmek:
gerektirmek.
inklâp:
de¤iflim, dönüflüm.
inkiflaf:
geliflme, ilerleme.
slâmî:
slâma uygun.
istihale:
bir hâlden baflka bir hâ-
le geçifl, hâl de¤ifltirme, baflkala-
flm, dönüflüm.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
istilâ:
yaylma, ele geçirme.
istilzam:
gerektirme.
210 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
istinat:
dayanak.
ittihat:
birleflme, birlik olufl-
turma, bir olma, birlik.
kader:
lâhî hüküm.
lâkayt:
kaytsz, ilgisiz.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi.
maruz kalmak:
bir fleyin kar-
flsnda, tesiri altnda kalmak.
mazlum:
zulüm görmüfl, zul-
me u¤ramfl.
meclis:
topluluk, heyet.
menfaat:
fayda, çkar, yarar.
muarz:
muhalefet eden, kar-
fl çkan.
mukaddime:
bafllangç.
musibet:
felâket, belâ, dert,
sknt.
musibet-i âmme:
herkesi et-
kileyen belâ ve âfet.
müessir:
tesirli, etkili.
mükâfat:
ödül.
netice:
sonuç.
seda:
ses.
flark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
tarz:
biçim, flekil.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme, do¤rulama.
tedenni:
afla¤ düflme, daha
kötü bir dereceye düflme, al-
çalma, gerileme.
tezahür:
ortaya çkma, belir-
me, görünme.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i, samimi dostluk.
ümitvar:
ümitli, umutlu.
zaaf:
zayflk.
zail olmak:
yok olmak, orta-
dan kalkmak.
zt:
karflt.
zira:
çünkü.