Tarihçe-i Hayat - page 210

“Demek, biz ma¤lûbiyetle ikinci cereyana tak›ld›k ki,
mazlumlar›n ve cumhurun cereyan›d›r. Baflkalar›ndan
yüzde seksen fakir ve mazlumsa, ‹slâmdan doksan belki
doksan befltir.
“
Âlem-i ‹slâm flu ikinci cereyana karfl› lâkayt veya mu-
ar›z kalmakla hem istinats›z, hem bütün eme¤ini heder,
hem onun istilâs›yla istihaleye maruz kalmaktansa, âk›lâ-
ne davran›p onu ‹slâmî bir tarza çevirip, kendine hadim
k›lmakt›r. Zira düflman›n düflman›, düflman kald›kça
dosttur; nas›l ki, düflman›n dostu, dost kald›kça düflman-
d›r.
“fiu iki cereyan birbirine z›t, hedefleri z›t, menfaatleri
z›t oldu¤undan; birincisi dese ‘Öl,’ di¤eri diyecek ‘Diril.’
Birinin menfaati zarar, ihtilâf, tedenni, zaaf, uyumam›z›
istilzam etti¤i gibi; ötekinin menfaati dahi kuvvetimizi, it-
tihad›m›z› bizzarure iktiza eder.
“fiark husumeti, ‹slâm inkiflaf›n› bo¤uyordu; zail oldu
ve olmal›. Garp husumeti, ‹slâm›n ittihad›na, uhuvvetin
inkiflaf›na en müessir sebeptir; bâkî kalmal›.”
Birden o meclisten tasdik emareleri tezahür etti.
Dediler: “Evet, ümitvar olunuz. fiu istikbal ink›lâb›
içinde, en yüksek gür seda ‹slâm›n sedas› olacakt›r!”
Tekrar biri sordu: “Musibet, cinayetin neticesi, mü-
kâfat›n mukaddimesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva
verdirdiniz ki, flu musibetle hükmetti? Musibet-i amme
âk›lâne:
ak›ll›ca, mant›kl›.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
bâkî:
sürekli, devaml›, kal›c›.
bizzarure:
ister istemez, mecbu-
ren.
cereyan:
ayn› e¤ilimde olan, ayn›
görüflü paylaflanlar›n oluflturdu¤u
hareket, ak›m.
cinayet:
adam öldürme derece-
sinde a¤›r suç.
cumhur:
halk, umum.
emare:
belirti, iflaret.
emek:
çaba, gayret.
fakir:
muhtaç, düflkün, yoksul.
fetva:
hüküm, karar.
fiil:
davran›fl, hareket.
garp:
ülkemize göre Avrupa, Bat›.
hadim:
hizmetçi, hizmet eden.
hedef:
maksat, niyet, amaç.
heder:
bofla gitme, karfl›l›ks›z kal-
ma.
husumet:
düflmanl›k.
hükmetme:
karar verme.
hüküm:
hakimiyet, hakim olma.
ihtilâf:
anlaflmazl›k, uyuflmazl›k,
farkl› görüfl ve düflünüfl, fikir ayr›-
l›¤›.
iktiza etmek:
gerektirmek.
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
inkiflaf:
geliflme, ilerleme.
‹slâmî:
‹slâma uygun.
istihale:
bir hâlden baflka bir hâ-
le geçifl, hâl de¤ifltirme, baflkala-
fl›m, dönüflüm.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
istilâ:
yay›lma, ele geçirme.
istilzam:
gerektirme.
210 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
istinat:
dayanak.
ittihat:
birleflme, birlik olufl-
turma, bir olma, birlik.
kader:
‹lâhî hüküm.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgisiz.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi.
maruz kalmak:
bir fleyin kar-
fl›s›nda, tesiri alt›nda kalmak.
mazlum:
zulüm görmüfl, zul-
me u¤ram›fl.
meclis:
topluluk, hey’et.
menfaat:
fayda, ç›kar, yarar.
muar›z:
muhalefet eden, kar-
fl› ç›kan.
mukaddime:
bafllangݍ.
musibet:
felâket, belâ, dert,
s›k›nt›.
musibet-i âmme:
herkesi et-
kileyen belâ ve âfet.
müessir:
tesirli, etkili.
mükâfat:
ödül.
netice:
sonuç.
seda:
ses.
flark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
tarz:
biçim, flekil.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme, do¤rulama.
tedenni:
afla¤› düflme, daha
kötü bir dereceye düflme, al-
çalma, gerileme.
tezahür:
ortaya ç›kma, belir-
me, görünme.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i, samimi dostluk.
ümitvar:
ümitli, umutlu.
zaaf:
zay›fl›k.
zail olmak:
yok olmak, orta-
dan kalkmak.
z›t:
karfl›t.
zira:
çünkü.
1...,200,201,202,203,204,205,206,207,208,209 211,212,213,214,215,216,217,218,219,220,...1390
Powered by FlippingBook