hasiyetler var. Biriyle iktifa edemiyordum. O tahayyürde
iken, Cenab- Hakkn rahmetiyle kalbime geldi ki:
Bu
muhtelif turuklarn bafl ve flu cetvellerin menba ve flu
seyyarelerin günefli, Kur
ân- Hakîm
dir. Hakikî tevhid-i
kble bunda olur. Öyle ise en âlâ mürflit de ve en mukad-
des üstat da odur; ona yapfltm.
(HAfiYE)
* * *
Harb-i Umumîde ma¤lûbiyetimizden dolay fazla mü-
teessir oldu¤unuzu görüyoruz diyenlere cevaben, Ben
kendi elemlerime tahammül ettim; fakat, ehl-i slâmn
eleminden gelen teellümat beni ezdi. Âlem-i slâma indi-
rilen darbelerin en evvel kalbime indi¤ini hissediyorum.
Onun için bu kadar ezildim. Fakat bir flk görüyorum ki,
o elemlerimi unutturacak, inflaallah, diyerek tebessüm
eylerdi.
stanbulda, en büyük ve en ehemmiyetli ve tesirli hiz-
met-i vataniye ve milliyesinden birisi de
Hutuvat- Sitte
adl eseriyle, gaddar zalimlerin yüzlerine tükürüp, izzet-i
diniyeyi ve fleref-i slâmiyeyi muhafaza etmesidir.
stanbulun yabanclar tarafndan iflgali sralarnda, n-
giliz Anglikan Kilisesinin Meflihat- slâmiyeden sordu¤u
HAfiYE:
Yaznn sonunda diyor: "Nâks ve periflan istidadm, elbette lâ-
ykyla, o mürflid-i hakikinin âb- hayat hükmündeki feyzini massedip ala-
myor. Fakat, ehl-i kalp ve sahib-i halin derecatna göre o feyzi, o âb- ha-
yat yine onun feyziyle gösterebiliriz. Demek, Kurândan gelen o Sözler
ve o Nurlar, yalnz aklî mesail-i ilmiye de¤il; belki kalbî, ruhî, halî mesail-i
imaniyedir ve pek yüksek ve kymettar maarif-i lâhiye hükmündedirler.
âb- hayat:
hayat suyu.
aklî:
akl ile ilgili, akln kabul etti-
¤i.
âlâ:
üstün, yüce, kymetli.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
Cenab- Hak:
Allah.
cetvel:
kanal.
cevaben:
cevap olarak.
derecat:
dereceler, basamaklar,
kademeler, yükseklikler, merte-
beler.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
ehl-i slâm:
slâm toplulu¤u, Müs-
lümanlar.
ehl-i kalp:
gönül ehli.
elem:
ac, dert, üzüntü, keder.
eser:
baslma kitap.
evvel:
önce.
feyiz:
ilim, irfan, marifet.
gaddar:
acmasz, insafsz, haksz-
lk ve zulmeden.
hakikî:
gerçek.
halî:
hale ait, hal ile ilgili.
harb-i umumî:
dünya savafl.
hasiyet:
bir fleye has vasf, özel-
lik.
hafliye:
bir kitabn sayfalarnn
kenarna veya altna yazlan açk-
layc yaz, dipnot.
hizmet-i vataniye ve milliye:
vatana ve millete yaplan hizmet.
hükmünde:
de¤erinde, kymetin-
de, yerinde.
iktifa:
yeterli bulma, yetinme.
inflaallah:
Allah izin verirse.
istidat:
yetenek, kabiliyet.
izzet-i diniye:
dinin yüceli¤i, ky-
meti.
kalbî:
manevî, kalple ilgili, kalbe
ait.
kymettar:
kymetli, de¤erli.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
maarif-i lâhîye:
lâhî bilgiler.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi.
mass:
emme.
216 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
menba:
kaynak.
mesail-i ilmiye:
ilmî mesele-
ler.
mesail-i imaniye:
imanî me-
seleler.
muhafaza:
koruma.
muhtelif:
çeflitli, farkl.
mukaddes:
kutsal, kusur ve
noksanlardan uzak.
mürflid-i hakikî:
hakikî irflat
edici, yol gösterici.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yo-
lu gösteren, rehber, klavuz.
müteessir:
üzülmüfl, hüzünlü,
kederli, mahzun.
naks:
noksan, kusurlu.
periflan:
da¤nk, karflk.
rahmet:
acma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤fllama,
flefkat gösterme.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
sahib-i hâl:
hâl ve fiil sahibi
olan, meflgul olan.
seyyare:
gezegen.
fleref-i slâmiye:
slâmiyetin
flerefi.
tahammül:
dayanma, katlan-
ma, sabretme.
tahayyür:
hayrette kalma;
tercih etmekte zorlanma.
tebessüm:
gülümseme.
teellümat:
teellümler, elem,
keder, ac duymalar.
tesir:
etki.
tevhid-i kble:
sadece bir
kimsenin ardndan gitme, sa-
dece bir yolu izleme.
turuk:
tarikler, yollar.
üstat:
ö¤retici.
zalim:
zulmeden, acmasz ve
haksz davranan.