feraizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var.
Yalnz, gaflete, dalâlete istinat eden tek bir ihtimal-i
necat olabilir.
Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve fera-
izin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasl
müsaade eder? Bahusus, bu mücahidîn kumandan-
lar ve büyük meclis taklit edilir. Kusurlarn millet ya
taklit veya tenkit edecek; ikisi de zarardr. Demek,
onlarda hukukullah, hukuk-i ibad da tazammun
ediyor. Srr- tevatür ve icma tazammun eden had-
siz ihbarat ve delâili dinlemeyen ve safsata-i nefis
ve vesvese-i fleytandan gelen bir vehmi kabul eden
adamlarla hakikî ve ciddî ifl görülmez.
fiu inklâb- azîmin temel tafllar sa¤lam gerek.
fiu meclisin flahsiyet-i maneviyesi, sahip oldu¤u
kuvvet cihetiyle mana-i saltanat deruhte etmifltir.
E¤er fleair-i slâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettir-
mekle mana-i hilâfeti dahi vekâleten deruhte et-
mezse, hayat için dört fleye muhtaç, fakat an'ane-i
müstemirre ile günde lâakal befl defa dine muhtaç
olan flu ftrat bozulmayan ve lehviyat- medeniye
ile ihtiyacat- ruhiyesini unutmayan milletin hacat-
diniyesini meclis tatmin etmezse, bilmecburiye,
mana-i hilâfeti tamamen kabul etti¤iniz isme ve
resme ve lâfza verecek ve o manay idame etmek
için kuvveti dahi verecek. Hâlbuki, meclis elinde
anane-i müstemirre:
sürüp gi-
den, devam edegelen, yerleflmifl
gelenekler.
bahane:
asl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
bahusus:
hususiyetle, en çok, he-
le.
bilmecburiye:
mecburiyetle, zo-
runlu olarak.
bizzat:
kendisi, flahsen.
ciddî:
mühim, önemli.
cihet:
yön.
dalâlet:
flaflknlk.
delâil:
deliller, bürhanlar, ispat
vastalar.
deruhte:
üstüne alma, yüklen-
me, kendini vazifeli bilme.
feraiz:
farzlar; Allahn emirleri.
ftrat:
yaratlfl, tabiat, mizaç, huy.
gaflet:
gafillik, bofl bulunma, ihti-
yatszlk, dikkatsizlik.
hacat- diniye:
dini ihtiyaç.
hadsiz:
çok, pek çok.
hakikî:
gerçek.
hamiyet:
millî onur ve haysiyet.
hukuk-i ibad:
kul hakk.
hukukullah:
Allahn hukuku.
icma:
müçtehit olan slâm âlimle-
rinin dinî bir konuda ayn sözü
söylemeleri, bir konuda görüfl
birli¤ine varmalar.
idame:
devaml ve daimî klma.
ihbarat:
ihbarlar, bildirmeler, ha-
ber vermeler.
ihmal:
bofllama, önemsememe.
ihtimal-i necat:
kurtulufl ihtimali,
kurtulma ihtimali.
ihtimal-i zarar:
zarar ihtimali.
ihtiyacat- ruhiye:
ruhun ihtiyaç-
lar.
imtisal:
özdeflleflme, bir fleyin su-
retine girme.
inklâb- azîm:
büyük inklâp, bü-
yük ve köklü de¤ifliklik.
istinat:
dayanma, güvenme.
lâakal:
en azndan, hiç olmazsa.
lâfza:
söz.
lehviyat- medeniye:
medeniye-
tin ortaya çkard¤ gayri meflru,
224 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
bofl oyun ve e¤lenceler.
mana-i hilâfet:
hilâfetin ma-
nas, halifeli¤in mahiyeti, hali-
feli¤in özelli¤i.
mana-i saltanat:
saltanatn
manas, hükümdarl¤n anla-
m, sultanl¤n mahiyeti.
mücahidin:
mücahitler, din
için mücadele edenler.
müsaade:
izin.
safsata-i nefis:
nefsin safsa-
tas, nefsin yalan ve uydur-
malar.
srr- tevatür:
tevatür srr, bir
sözün nesilden nesile, sözüne
inanlr büyük bir topluluk ta-
rafndan nakledilmesinin srr.
flahsiyet-i maneviye:
mane-
vî flahsiyet, manevî kiflilik.
fleair-i slâmiye:
slâma ait
iflaretler, slâma sembol ol-
mufl ifl ve ibadetler.
taklit:
benzemeye veya ben-
zetmeye çalflma.
taklit:
birinin davranfl ve iflle-
rinin flekil ve biçim olarak ay-
nn yapma.
tatmin:
insann kalbinin ma-
nevî olarak doymas, huzur
ve sükûnete ermesi.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
tenkit:
elefltirme.
vehim:
yanlfl ve esassz dü-
flünce.
vekâleten:
vekâlet yoluyla,
birisine vekil olarak, baflkas
adna.
vesvese-i fleytan:
fleytann
vesvesesi, fleytann verdi¤i
vesvese.