Tarihçe-i Hayat - page 230

Bir gün riyaset odas›nda, M. Kemal Pafla ile iki saat
kadar konufltular. ‹slâm ve Türk düflmanlar›n›n aras›nda
nam kazanmak emeliyle, fleair-i ‹slâmiyeyi tahrip etme-
nin bu millet ve vatan ve âlem-i ‹slâm hakk›nda büyük za-
rar tevlit edece¤ini; e¤er bir ink›lâp yapmak icap ediyor-
sa, do¤rudan do¤ruya ‹slâmiyete müteveccihen Kur’ân’-
›n kudsî kanun-i esasî noktas›ndan yapmak lâz›m geldi¤i
mealinde ihtarlarda bulunur ve flu temsili ders verir.
(Mektubat, s. 699. Alt›nc› Risale olan Alt›nc› K›s›m):
“Meselâ, Ayasofya Camii, ehl-i fazl ve kemalden mü-
barek ve muhterem zatlarla dolu oldu¤u bir zamanda,
tek tük, sofada ve kap›da haylaz çocuklar ve serseri ah-
lâks›zlar bulunup, camiin pencerelerinin üstünde ve ya-
k›n›nda ecnebilerin e¤lenceperest seyircileri bulunsa, bir
adam o camie girip ve o cemaat içine dahil olsa, e¤er
güzel bir sada ile flirin bir tarzda Kur’ân’dan bir aflir oku-
sa; o vakit, binler ehl-i hakikatin nazarlar› ona döner.
Hüsn-i teveccühle, manevî bir dua ile o adama bir sevap
kazand›r›rlar. Yaln›z, haylaz çocuklar›n ve serseri mülhit-
lerin ve tek tük ecnebilerin hofluna gitmeyecek. E¤er o
mübarek camie ve o muazzam cemaat içine o adam gir-
di¤i vakit süflî ve edepsizcesine, fuhfla ait flark›lar› ba¤›-
r›p ça¤›rsa, raks edip z›plasa; o vakit, o haylaz çocuklar›
güldürecek, o serseri ahlâks›zlar› fuhfliyata teflvik etti¤i
için hofllar›na gidecek ve ‹slâmiyetin kusurunu görmekle
mütelezziz olan ecnebilerin istihzakârâne tebessümlerini
celp edecek. Fakat, umum o muazzam ve mübarek ce-
maatin bütün efrad›ndan bir nazar-› nefret ve tahkir celp
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
aflir:
Kur’ân’dan on ayetlik bö-
lüm.
celp:
elde etme, kendine çekme.
cemaat:
bir imama uyup namaz
k›lan Müslümanlar toplulu¤u.
cemaat:
topluluk, aralar›nda çe-
flitli ba¤lar bulunan insanlar top-
lulu¤u.
dâhil:
içinde, giren.
ecnebi:
yabanc›, baflka milletten
olan.
efrat:
fertler.
e¤lenceperest:
e¤lenceyi çok se-
ven , e¤lenceye tapan, bütün
vaktini e¤lenerek geçiren; e¤len-
ce düflkünü.
ehl-i fazlükemal:
olgun ve fazi-
letli, erdemli, lütuf sahibi olanlar.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam›.
emel:
fliddetli arzu, h›rs.
fuhfliyat:
gayrimeflru iliflkiler, fu-
hufllar.
fuhufl:
kötülük, namusa ayk›r›
hareket, zina, gayrimeflru cinsî
münasebet.
haylaz:
hofla gitmeyen davran›fl-
larda bulunan.
hüsn-i teveccüh:
sevgi ile kar›fl›k
medih ve takdir.
icap:
gerekme hâli, lâz›m, gerekli,
lüzum.
ihtar:
dikkatini çekme, hat›rlat-
ma, uyar›.
ink›lâp:
de¤iflme, dönüflüm, kök-
lü de¤iflme.
istihzakârâne:
alayl› bir flekilde,
dalga geçer gibi.
kanun-› esasî:
ana prensipler,
ana esaslar, ana kanun.
kudsî:
mukaddes, yüce.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
Meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
230 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
muazzam:
ehemmiyetli,
önemli.
muazzam:
ulu, muhteflem.
muhterem:
sayg› de¤er, hür-
mete lây›k, sayg›n.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kut-
lu, u¤urlu.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mülhit:
‹slâm dininden ayr›-
lan, Allah’› inkâr eden, dinsiz,
imans›z.
mütelezziz:
lezzet alan, tat
hisseden, hazzeden, hoflla-
nan.
müteveccih:
teveccüh eden,
bir tarafa, bir cihete dönen,
yönelen.
nam:
ün, flöhret, flan.
nazar:
iltifat, teveccüh.
nazar-› nefret ve tahkir:
ha-
karet eden, küçük gören ve
nefret eden bak›fl.
raks:
oynama, dans etme.
riyaset:
reislik, baflkanl›k.
seda:
ses, duyulan.
serseri:
gayesiz, hedefsiz.
süflî:
afla¤›l›k, alçak, baya¤›,
adî.
fleair-i ‹slâmiye:
‹slâma ait
iflaretler, ‹slâma sembol ol-
mufl ifl ve ibadetler.
tahrip:
harap etme, y›kma,
bozma.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tebessüm:
gülümseme.
temsil:
misal getirme, özellik-
le ö¤üt al›ns›n diye mesel an-
latma.
tevlit:
do¤urma, sebep olma.
umum:
bütün.
zat:
kifli, flah›s, fert.
1...,220,221,222,223,224,225,226,227,228,229 231,232,233,234,235,236,237,238,239,240,...1390
Powered by FlippingBook