Barla
B
arla, ehl-i imann manevî imdadna gönderilen
Risale-i Nur Külliyatnn telif edilmeye baflland¤
ilk merkezdir.
Barla, millet-i slâmiyenin, hususan Anadolu halknn
baflna gelen dehfletli bir dalâlet ve dinsizlik cereyanna
karfl, Kur
ân
dan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet
güneflinin tulû etti¤i beldedir.
Barla, rahmet-i lâhiyenin ve ihsan- Rabbanînin ve
lütf-i Yezdanînin bu mübarek Anadolu hakknda, bu kah-
raman slâm milletinin evlâtlar ve âlem-i slâm hakknda,
hayat ve mematlarnn, ebedî saadetlerinin medar olan
eserlerin lemaan etti¤i bahtiyar yerdir.
Bediüzzaman Said Nursî, Barla nahiyesinde daimî ve
çok fliddetli bir istibdat ve zulüm ve tarassut altnda bu-
lunduruluyordu. Barlaya nefiy sebebi ise, kalabalk fle-
hirlerden uzaklafltrp, böyle ücra bir köye atlarak, ru-
hunda mevcut hamiyet-i slâmiyenin feveran etmesine
mâni olmak, onu konuflturmamak, söyletmemek, slâmî,
imanî eserler yazdrmamak, atl bir vaziyete düflürüp
dinsizlerle mücahededen ve Kurâna hizmetten menet-
mek idi. Bediüzzaman ise, bu plânn tamamen aksine
hareket etmekte muvaffak oldu; bir an bile bofl dur-
madan, Barla gibi tenha bir yerde Kurân ve iman
aksi:
ters, karflt, zt.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
atl:
ifllemez, bofl, faydasz.
bahtiyar:
bahtl, talihli, mesut ,
mutlu.
belde:
flehir, kasaba, memleket,
kent.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
daimî:
sürekli, devaml.
dalâlet:
iman ve slâmiyetten ay-
rlmak, azmak, do¤ru yoldan ay-
rlma, azma, batla yönelme.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
ebedî:
ebede mensup, zevalsiz,
sonu olmayan, sürekli, hiç son
bulmayacak flekilde süren.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri, slâm dinini kabul edenler.
eser:
baslma kitap.
evlât:
sülâle, nesil.
feveran:
kaynama, fflkrma (da-
mar).
hakikat:
asl, esas.
hamiyet-i slâmiye:
slâmiyet
için slâmî gayeler u¤runa feda-
kârlkta bulunma, çalflma.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yapl-
mas için çalflma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
hususan:
bilhassa, ayrca, baflka-
ca, hususî olarak.
ihsan- Rabbanî:
Cenab- Hakkn
yarattklarna vermifl oldu¤u bü-
tün nimetler, hediyeler, ikramlar,
ücretler.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
imdat:
yardm, yardma yetiflme,
zor durumda kalana yaplan yar-
dm.
slâmî:
slâm dinine mensup, s-
lâm ile alâkal, slâma ait.
istibdat:
hak ve hukuku tanma-
ma, keyfî uygulama, zulüm ve ta-
hakküm.
lemeân:
parlama, parldama.
lütf-u Yezdanî:
Allahn lütfu.
manevî:
madde dfl olan, maddî
olmayan, manaya ait.
mâni:
engel, özür.
medar:
dayanak noktas, sebep,
vesile.
memat:
ölüm, vefat, irtihal, ahire-
te göç etme.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, brakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yaplmasn
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
millet-i slâmiye:
slâm milleti.
240 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
muvaffak:
baflaran, baflar-
mfl, baflarl.
mübarek:
hayrl, mutlu, kut-
lu, u¤urlu.
mücahede:
savaflma, müca-
dele, u¤raflma, çaba, gayret.
nahiye:
bölge, küçük yer.
nefiy:
sürme, sürgün etme,
cezalandrarak baflka bir yer-
de ikamet etmeye mecbur
etme; sürgün.
nur:
aydnlk, parlt, parlaklk,
ziya, flk, flule.
plân:
bir fleyi gerçeklefltirmek
için yaplan düzenleme.
rahmet-i lâhîye:
Allahn
sonsuz rahmeti, lâhî rahmet.
ruh:
insan ve hayvanlardaki
dirilik kayna¤, hayatn teme-
li ve sebebi olan gayr-i maddî
cevher, manevî varlk.
saadet:
mutluluk, kutluluk,
bahtiyarlk, mesut olma.
sebep:
bir fleyin ortaya çk-
masn gerektiren fley, sebep,
neden.
tamamen:
büsbütün.
tarassut:
gözetme, gözleme,
gözle takip etme, dikkatle
bakma.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
tenhâ:
sessiz, bofl, ssz.
tulû:
do¤ma, do¤ufl.
ücra:
çok uçta, uç yer, kenar-
da olan, sapa, tenha, sakin ve
uzak yer.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa,
iflkence.