Tarihçe-i Hayat - page 240

Barla
B
arla, ehl-i iman›n manevî imdad›na gönderilen
Risale-i Nur Külliyat›n›n telif edilmeye baflland›¤›
ilk merkezdir.
Barla, millet-i ‹slâmiyenin, hususan Anadolu halk›n›n
bafl›na gelen dehfletli bir dalâlet ve dinsizlik cereyan›na
karfl›, Kur
’
ân
’
dan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet
güneflinin tulû etti¤i beldedir.
Barla, rahmet-i ‹lâhiyenin ve ihsan-› Rabbanînin ve
lütf-i Yezdanînin bu mübarek Anadolu hakk›nda, bu kah-
raman ‹slâm milletinin evlâtlar› ve âlem-i ‹slâm hakk›nda,
hayat ve mematlar›n›n, ebedî saadetlerinin medar› olan
eserlerin lemaan etti¤i bahtiyar yerdir.
Bediüzzaman Said Nursî, Barla nahiyesinde daimî ve
çok fliddetli bir istibdat ve zulüm ve tarassut alt›nda bu-
lunduruluyordu. Barla’ya nefiy sebebi ise, kalabal›k fle-
hirlerden uzaklaflt›r›p, böyle ücra bir köye at›larak, ru-
hunda mevcut hamiyet-i ‹slâmiyenin feveran etmesine
mâni olmak, onu konuflturmamak, söyletmemek, ‹slâmî,
imanî eserler yazd›rmamak, at›l bir vaziyete düflürüp
dinsizlerle mücahededen ve Kur’ân’a hizmetten menet-
mek idi. Bediüzzaman ise, bu plân›n tamamen aksine
hareket etmekte muvaffak oldu; bir an bile bofl dur-
madan, Barla gibi tenha bir yerde Kur’ân ve iman
aksi:
ters, karfl›t, z›t.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
at›l:
ifllemez, bofl, faydas›z.
bahtiyar:
bahtl›, talihli, mes’ut ,
mutlu.
belde:
flehir, kasaba, memleket,
kent.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
daimî:
sürekli, devaml›.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten ay-
r›lmak, azmak, do¤ru yoldan ay-
r›lma, azma, bat›la yönelme.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
ebedî:
ebede mensup, zevalsiz,
sonu olmayan, sürekli, hiç son
bulmayacak flekilde süren.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri, ‹slâm dinini kabul edenler.
eser:
bas›lma kitap.
evlât:
sülâle, nesil.
feveran:
kaynama, f›flk›rma (da-
mar).
hakikat:
as›l, esas.
hamiyet-i ‹slâmiye:
‹slâmiyet
için ‹slâmî gayeler u¤runa feda-
kârl›kta bulunma, çal›flma.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
ihsan-› Rabbanî:
Cenab-› Hakk›n
yaratt›klar›na vermifl oldu¤u bü-
tün nimetler, hediyeler, ikramlar,
ücretler.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
imdat:
yard›m, yard›ma yetiflme,
zor durumda kalana yap›lan yar-
d›m.
‹slâmî:
‹slâm dinine mensup, ‹s-
lâm ile alâkal›, ‹slâma ait.
istibdat:
hak ve hukuku tan›ma-
ma, keyfî uygulama, zulüm ve ta-
hakküm.
lemeân:
parlama, par›ldama.
lütf-u Yezdanî:
Allah’›n lütfu.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
mâni:
engel, özür.
medar:
dayanak noktas›, sebep,
vesile.
memat:
ölüm, vefat, irtihal, ahire-
te göç etme.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, b›rakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yap›lmas›n›
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
millet-i ‹slâmiye:
‹slâm milleti.
240 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
muvaffak:
baflaran, baflar-
m›fl, baflar›l›.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kut-
lu, u¤urlu.
mücahede:
savaflma, müca-
dele, u¤raflma, çaba, gayret.
nahiye:
bölge, küçük yer.
nefiy:
sürme, sürgün etme,
cezaland›rarak baflka bir yer-
de ikamet etmeye mecbur
etme; sürgün.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
plân:
bir fleyi gerçeklefltirmek
için yap›lan düzenleme.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n
sonsuz rahmeti, ‹lâhî rahmet.
ruh:
insan ve hayvanlardaki
dirilik kayna¤›, hayat›n teme-
li ve sebebi olan gayr-i maddî
cevher, manevî varl›k.
saadet:
mutluluk, kutluluk,
bahtiyarl›k, mes’ut olma.
sebep:
bir fleyin ortaya ç›k-
mas›n› gerektiren fley, sebep,
neden.
tamamen:
büsbütün.
tarassut:
gözetme, gözleme,
gözle takip etme, dikkatle
bakma.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
tenhâ:
sessiz, bofl, ›ss›z.
tulû:
do¤ma, do¤ufl.
ücra:
çok uçta, uç yer, kenar-
da olan, sapa, tenha, sakin ve
uzak yer.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, cefa,
iflkence.
1...,230,231,232,233,234,235,236,237,238,239 241,242,243,244,245,246,247,248,249,250,...1390
Powered by FlippingBook