Tarihçe-i Hayat - page 244

Risale-i Nur
, maddiyyunluk, tabiiyyunluk gibi dine mu-
ar›z felsefenin muhal, bat›l ve mümteni oldu¤unu cerh
edilmez bürhanlarla, aklî, mant›kî delillerle ispat ederek,
en dinsiz feylesoflar› dahi ilzam etmifltir. Küfr-i mutlak›
ma¤lûbiyete duçar etmifl; dinsizli¤in istilâs›n› durdurmufl-
tur.
Evet, Bediüzzaman’a yap›lan o tarihî zulüm ve iflken-
ce ve ihanetler alt›nda feveran edip parlayan
Risale-i
Nur
, bu zamanda ve istikbalde bir seyfülislâmd›r. Risale-i
Nur, ruhlar›n sevgilisi, kalplerin mahbubu, âfl›klar›n mâ-
fluku, canlar›n canan› olmufl; icab›nda bu canan için can-
lar feda edilmifltir.
Risale-i Nur
, beflerin sertac›; ve halâs-
kâr› mevki-i muallâs›nda hizmet yapm›fl ve yapmaktad›r.
Risale-i Nur
, Kur’ân’›n son as›rlarda beklenen bir mu’ci-
ze-i manevîsi olarak tulû etmifl ve baflta müellifi Bediüz-
zaman Said Nursî olarak milyonlarla talebeleri ve kardefl-
leri, bu hakikat-i Kur’âniye etraf›nda pervaneler gibi dö-
nerek onun nuruyla nurlanm›fllar, ondaki Kur’ân ve iman
hakikatlerini massetmifller (emmifller), imanlar›n› kuvvet-
lendirmifller ve bu hakikat-i kübray› bütün dünyaya ilân
etmek ve ölünceye kadar onu okumak ve ona hizmet et-
mek gayesini azmetmifllerdir.
Evet, Türk milletini ve bu vatan ahalisini ve âlem-i ‹s-
lâm› ebede kadar flerefle yaflatacak ve mazide oldu¤u gi-
bi istikbalde de tarihin alt›n sahifelerine Kur’ân ve ‹slâmi-
yet hizmetinde âlem-i ‹slâm›n pifldar› ve namdar kuman-
dan› olarak kaydettirecek medar-› iftihar› Risale-i Nur’-
dur. Büyük bir vüs’at ve külliyeti tafl›yan ve Anadolu’da
ahali:
bir memleketin yerlileri, o
memlekette oturanlar, yaflayan-
lar.
aklî:
akla dayanan, akla mensup,
ak›l ile bulunan veya bilinen fley-
ler, ak›l ile ilgili.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
bat›l:
bofl ve manas›z olan, gerçe-
¤e uymayan, do¤ru ve hakl› ol-
mayan.
befler:
insan, insanl›k, âdemo¤lu.
bürhan:
delil, ispat, tan›k, hüccet.
canan:
sevgili, gönül verilmifl,
mafluka.
cerh:
reddetme, iptal etme.
duçar:
tutulmufl, u¤ram›fl, yaka-
lanm›fl.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man, sonsuzluk, daimîlik.
fedâ:
gözden ç›karma, u¤runa
verme.
felsefe:
hikmet bilgisi.
feveran:
kaynama, f›flk›rma (da-
mar).
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
hakikat:
as›l, esas.
hakikat-› Kur’âniye:
Kur’ân’a ait
olan gerçek.
hakikat-› kübra:
en büyük olan
gerçek.
halâskâr:
kurtar›c›.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
icap:
gerekme hâli, lâz›m, gerekli,
lüzum.
ilzam:
susturma, cevap veremez
hâle getirme.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
istilâ:
üste ç›kma, üstün gelme,
bir fleyin bir fley üzerine ç›kmas›.
iflkence:
eziyet, azap, bir kimse-
ye verilen maddî-manevî s›k›nt›,
zulüm.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
küfr-i mutlak:
kay›ts›z flarts›z kü-
für, mutlak küfür, hiç bir imanî
hükmü, delili, hakikati kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkâr.
külliyet:
bolluk, çokluk.
maddiyyunluk:
maddiyyunlar›n
mesle¤i, maddecilik, materyalist-
lik.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi, bo-
yun e¤me, bir kuvvetlinin idaresi
alt›nda bulunufl.
mahbup:
muhabbet olunmufl,
sevilmifl, sevilen, sevgili.
mant›kî:
akla uygun, mant›k ka-
idelerine uygun, mant›kl›.
244 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
mafluk:
aflk ve ilgi ile sevilen,
sevgili.
mazi:
geçmifl zaman, yaflan›-
landan önceki zaman.
medar-› iftihar:
iftihar sebe-
bi, övünme sebebi.
mevki-i muallâ:
en yüce
mevki, yüce makam.
muar›z:
muhalefet eden, kar-
fl› ç›kan, muhalif.
mu’cize-i manevî:
manevî
mu’cize.
muhal:
imkâns›z, olmas›
mümkün olmayan, olmaz, ol-
mayacak.
mümteni:
imtina eden, çeki-
nen, raz› olmayan.
namdar:
meflhur, ünlü, flöh-
retli, naml›.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
pervane:
geceleri ›fl›¤›n etra-
f›nda dönen küçük kelebek,
gece kelebe¤i.
pîfldâr:
önde giden, öne dü-
flen, öncü.
sahife:
sayfa.
sertâc:
bafl tac›.
seyfü’l-‹slâm:
‹slâm›n k›l›c›,
‹slâm›n askeri.
fleref:
onur, haysiyet.
tabiiyyun:
tabiatç›lar.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tulû:
do¤ma, do¤ufl.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flan›lan ülke, yurt.
vüs’at:
zenginlik, kuvvetlilik.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, cefa,
iflkence.
1...,234,235,236,237,238,239,240,241,242,243 245,246,247,248,249,250,251,252,253,254,...1390
Powered by FlippingBook