Türk milleti asrlardan beri slâmiyete hizmet etmifl ve
çok velîler yetifltirmifltir. Bunlarn torunlarna klç çekil-
mez; siz de çekmeyiniz, teflebbüsünüzden vazgeçiniz.
Millet, irflat ve tenvir edilmelidir diye cevap gönderiyor.
Fakat, yine, hükûmet Bediüzzaman Garbî Anado-
luya nefyediyor. Vanda ma¤aradan çkarlp Anado-
luya hareket etmek üzere jandarmalarla sevk edilirken,
yollara dökülüp, Aman Efendi Hazretleri, bizi brakp
gitme. Müsaade buyur, sizi göndermeyelim. Arzu eder-
seniz Arabistana götürelim diye yalvaran silâhl grupla-
ra, ahaliye ve ileri gelen zatlara, Ben Anadoluya gide-
ce¤im, onlar istiyorum diyerek, hepsini teskin ediyor.
Evvelâ Burdur vilâyetine askerî muhafzlarla nefyedili-
yor. Burdurda zulüm ve tarassutlar altnda iflkenceli bir
esaret hayat geçiriyor. Fakat, asla bofl durmuyor; on üç
ders olan
Nurun lk Kaps
kitabndaki hakikatleri bir k-
sm ehl-i imana ders verip, gizli olarak kitap hâline geti-
riyor. Bu hikmet cevherlerinin kymetini takdir eden
müfltak ehl-i iman, el yazlaryla bu kitab ço¤altyorlar.
Nihayet, Burada Said Nursî bofl durmuyor, dinî mu-
sahabelerde bulunuyor diye, gizli din düflmanlar
tarafndan rapor tanzim ettiriliyor. Ve burada da, Ücra
bir köflede, mahrumiyetler, kimsesizlik ve gurbet hayat
içinde kendi kendine ölür gider düflüncesiyle, da¤lar
arasnda tenha bir yer olan Isparta vilâyetine ba¤l Barla
nahiyesine gönderilmeye karar veriliyor.
ahali:
bir memleketin yerlileri, o
memlekette oturanlar, yaflayan-
lar.
Arabistan:
Arap ülkesi, Araplarn
yaflad¤ yer, memleket.
askerî:
askere veya askerli¤e ait,
askere mahsus, askerle ilgili.
asla:
hiç bir vakit, olmas imkân-
sz.
cevher:
esas, maya, öz.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri, slâm dinini kabul edenler.
esaret:
esirlik, harp esirli¤i, tut-
saklk.
evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk önce.
gurbet:
yabanc memleket, ya-
banc yer, vatan dfl, do¤up bü-
yünülen ülke, flehir, köy dflnda
kalan yerler, yâd el.
hikmet:
kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yapl-
mas için çalflma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
hükümet:
yönetim.
irflat:
do¤ru yolu gösterme, do¤ru
yola yöneltme, gafletten uyandr-
ma, uyarma.
iflkence:
eziyet, azap, bir kimse-
ye verilen maddî-manevî sknt,
zulüm.
jandarma:
yurt içinde iç güvenli-
¤i ve asayifli sa¤lamak gayesiyle
meydana getirilen askerî teflkilât.
kymet:
de¤er, bir fley için tespit
edilen karfllk, paha, bedel, tutar.
238 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
mahrumiyet:
mahrumluk, di-
ledi¤ini, istedi¤ini elde ede-
meme, nasipsizlik, hissesizlik.
muhâfz:
her hangi bir fleyi
korumakla vazifeli asker.
musâhabe:
sohbet etme,
sohbet, söyleflme, konuflma,
görüflme.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
nahiye:
bölge, küçük yer.
nihayet:
en sonunda.
rapor:
her hangi bir iflte, bir
konuda yaplan inceleme ve
arafltrma sonucu, düflüncele-
ri veya gözlemleri bildiren ya-
z.
sevk:
önüne katp sürme,
öne, ileri sürme, gönderme.
takdir:
bir fleyin de¤erini, ky-
metini, lüzumunu anlama.
tanzim:
düzenleme, tertiple-
me, slah etme, düzeltme, iyi-
lefltirme.
tenhâ:
sessiz, bofl, ssz.
tenvir:
bir fley hakknda bilgi
verme, bir konu hakknda
baflkalarn aydnlatma.
teskin:
sakin klma, sakinlefl-
tirme, yatfltrma, durdurma.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için
harete geçme, bafllama, girifl-
me.
ücra:
çok uçta, uç yer, kenar-
da olan, sapa, tenha, sakin ve
uzak yer.
velî:
Allahn sevgisine, hima-
yesine kavuflmufl, ermifl kim-
seler, Allah dostu, evliya.
vilayet:
il.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa,
iflkence.