Tarihçe-i Hayat - page 228

“‹flte ey mebuslar, o talebenin evvelki hâli Türk mille-
tine ne kadar lüzumu var! ‹kinci hâli ne kadar vatan
menfaatine uygun olmad›¤›n› fikrinize havale ediyorum.
Demek, farz›muhal olarak, siz baflka yerde dünyay› dine
tercih edip, siyasetçe dine ehemmiyet vermeseniz de,
her hâlde flark vilâyetlerinde din tedrisat›na azamî ehem-
miyet vermeniz lâz›m.”
Bu hakikatli maruzat üzerine, muhalifler d›flar› ç›k›p,
yüz altm›fl üç mebus o karar› imza ederler.
* * *
Bediüzzaman, küçük yafl›nda iken tasavvur etti¤i ve
hayat›n› o yolda feda etmeye azmetti¤i ve hayat›n›n bir
gayesi ve neticesi olarak kabul etti¤i âlem-i ‹slâmda bü-
yük bir intibah ve inkiflaf emeliyle Ankara’ya gelmiflti.
Daha meflrutiyetin ilân›ndan evvel, ‹stanbul’a gelmeden,
fiarkî Anadolu’da yüzlerce ehl-i ilim ve erbab-› fazilet
kimselerle mübahaseleri ve ‹stanbul’da birden bire mey-
dana ç›karak ulemay› hayrete sevk etmesi ve ehl-i siya-
seti telâfla düflürmesi, ruhunda büyük bir ‹slâmî ink›lâb›n
müessisi hâlinin mevcut oldu¤unu gösteriyordu. Ve ken-
disi, daha eskiden ruhunda bu vazifenin mes’uliyetini,
hem flevk ve sürurunu hissetmiflti.
Hürriyetin ilân›n› müteakip, gazetelerde meflrutiyeti
fleriata hadim yapmakla, Anadolu ve âlem-i ‹slâm k›t’a-
s›nda büyük bir saadetin zuhuruna vesile olunacak ümi-
diyle neflretti¤i makaleler ve muhtelif içtimalardaki nutuk-
lar›, hep bu mezkûr niyet ve tasavvurunun neticesi idi.
228 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
azm:
kas›t, niyet.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri, ilim
adamlar›.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar›,
politikac›lar.
emel:
fliddet arzu, ümit.
erbab-› fazilet:
faziletli kimseler;
de¤er, k›ymet, meziyet, hüner,
marifet, ilim, irfan, güzel ahlâk sa-
hibi kimseler.
evvel:
önce, ilk.
farz›muhal:
imkâns›z› farz etme,
olmayacak bir fleyi olacakm›fl gi-
bi düflünme.
feda:
u¤runa verme.
hadim:
hademe, hizmetçi.
hâl:
tav›r, davran›fl, tutum.
havale:
bir ifli veya bir fleyi baflka
birine b›rakma, üstüne b›rakma,
›smarlama.
içtima:
toplant›, toplanma.
ilân:
meydana ç›karma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme.
ink›lâp:
bir hâlden di¤er bir hale
geçme, de¤iflme, dönüflme.
inkiflaf:
ortaya ç›kma, geliflme.
intibah:
uyan›fl.
‹slâmî:
‹slâm ile alâkal›, ‹slâma
ait.
k›t’a:
yer yüzündeki befl büyük
kara parças›.
maruzat:
arz edilenler, sunulan-
lar.
mebus:
milletvekili.
menfaat:
fayda.
mes’uliyet:
mes’ul olma hali, so-
rumluluk.
meflrutiyet:
Osmanl›larda 1876
Anayasas›yla bafllayan, 1908 de-
¤iflikli¤iyle devam eden hukukî
ve siyasî döneme verilen ad.
mezkûr:
zikredilen, ad› geçen,
an›lan.
muhalif:
z›t, karfl›t.
muhtelif:
çeflitli.
mübahase:
iddial› konuflma,
bahse giriflme; bahis, iddia.
müessis:
tesis edici, tesis
eden, kuran, kurucu.
müteakip:
den sonra.
neflir:
gazeteye yazma, yaz-
d›rma veya kitap, gazete bas-
t›r›p ç›karma.
niyet:
maksat, meram.
nutuk:
bir toplulu¤a karfl› ko-
nuflma, ikna maksad›yla bir
topluluk önünde yap›lan ko-
nuflma, hitap, söylev.
saadet:
mutluluk.
sevk:
önüne kat›p sürme, yö-
neltme.
siyaseten:
siyaset bak›m›n-
dan, siyasî yönden.
sürur:
sevinç, mutluluk.
flark:
do¤u yönünde yer alan
yerler, do¤u bölgeleri.
fiarkî Anadolu:
Anadolu’nun
do¤u taraf›, Do¤u Anadolu.
fleriat:
Allah’›n emri, ‹lâhî ka-
nun.
flevk:
fliddetli arzu, afl›r› istek
ve heves.
talebe:
ö¤renci.
tasavvur:
düflünce, tasar›.
tasavvur:
yap›lmas›n› düflün-
me.
tedrisat:
ö¤retim.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
vazife:
dinî mükellefiyet, yü-
kümlülük.
vesile:
f›rsat, elveriflli hal.
vilâyet:
il.
zuhur:
görünme, belli olma,
ortaya ç›kma.
1...,218,219,220,221,222,223,224,225,226,227 229,230,231,232,233,234,235,236,237,238,...1390
Powered by FlippingBook