Bu mebusana hitap, namaz klanlara altmfl mebus da-
ha ilâve eder. Namazgâh olan küçücük oday, büyük bir
odaya tebdil ettirir.
Bu parça, mebuslara ve umum kumandanlara ve ule-
malara okutturulmakla, reisle fliddetli bir münakaflaya se-
bebiyet verir.
Bir gün Divan- Riyasette, elli altmfl mebus içinde,
karfllkl fikir teatisinde, M. Kemal Pafla, Sizin gibi kah-
raman bir hoca bize lâzmdr. Sizi, yüksek fikirlerinizden
istifade etmek için buraya ça¤rdk. Geldiniz, en evvel
namaza dair fleyleri yazdnz, aramza ihtilâf verdiniz
der.
Bu söz üzerine, Bediüzzaman, birkaç makul cevab
verdikten sonra, fliddetle ve hiddetle iki parma¤n ileri
uzatarak, Pafla, Pafla! slâmiyette, imandan sonra en
yüksek hakikat namazdr. Namaz klmayan haindir; ha-
inin hükmü merduttur der. Fakat Pafla tarziye verir, ili-
flemez.
Bediüzzaman, Ankarada bulundu¤u müddetçe, en bi-
rinci maksad olan, fiark dârülfünununun tesisi için u¤-
raflmaktan katiyen geri durmad. Bir gün mebuslar
heyetine der:
Bütün hayatmda bu dârülfünunu takip ediyorum.
Sultan Reflad ve ttihatçlar, yirmi bin altn lira verdiler.
Siz de o kadar ilâve ediniz.
O zaman, yüz elli bin banknot vermeye karar verdiler.
Bunun üzerine, Bunu mebuslar imza etmelidirler der.
banknot:
kâ¤t bir lira.
Bediüzzaman:
zamann, ça¤n
eflsiz güzelli¤i.
dair:
alâkal, ilgili.
dârülfünun:
üniversite.
divan- riyaset:
reislik, baflkanlk
makam.
evvel:
önce, ilk.
hain:
hyanet eden, arkadan vu-
ran.
hain:
hyanet eden, arkadan vu-
ran.
226 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
hakikat:
gerçek.
heyet:
kurul, komite.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hitap:
söz söyleme, toplulu¤a
veya birisine karfl konuflma.
hüküm:
emir, buyruk.
ihtilâf:
ayrlk, bir konuda
farkl görüfl ve düflünüfl, fikir
ayrl¤.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
ittihatç:
ttihat ve Terakki
Partisi mensubu.
katiyen:
hiç bir zaman, asla.
maksat:
gaye.
makul:
akla yakn, akla uy-
gun, akln kabul edece¤i.
mebus:
milletvekili.
mebusan:
mebuslar, millet-
vekilleri.
merdut:
reddedilmifl, geri
çevrilmifl.
müddet:
süre, zaman.
münakafla:
tartflma.
namazgâh:
namaz klnan
yer.
reis:
baflkan.
sebebiyet:
sebep olma.
fiark:
do¤u yönünde yer alan
yerler, do¤u bölgeleri.
tarziye:
hatal bir hareketten
dolay affn isteme, özür dile-
me.
teati:
karfllkl olarak alp ver-
me, veriflme, mübadele.
tebdil:
de¤ifltirme, baflka bir
hale getirme.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
umum:
bütün.