6. Hasmnz ve slâmiyet düflman ngiliz, dinde-
ki kaytszl¤nzdan pek fazla istifade ettiler ve edi-
yorlar. Hatta diyebilirim ki, Yunan kadar slâma za-
rar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insan-
lardr. Maslahat- slâmiye ve selâmet-i millet nam-
na, bu ihmali amale tebdil etmeniz gerektir. Görü-
lüyor ki, ttihatçlarn o kadar azim ve sebat ve fe-
dakârlklaryla, hatta slâmn flu intibahna da sebep
olduklar hâlde, bir ksm dinde lâubalîlik tavrn
gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tez-
yif gördüler. Hariçteki slâmlar, dindeki ihmallerini
görmedikleri için, onlara takdir ve hürmet verdiler
ve veriyorlar.
7. Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle ve medeniyetiy-
le, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i
slâma hücum ve maddeten uzun zamandan beri
galebe ettikleri hâlde, âlem-i slâma dinen galebe
edemedi. Ve dahilî bütün firak- dâlle-i slâmiye, bi-
rer kemmiye-i kalile-i muzrra suretinde mahkûm
kald¤ ve slâmiyet, metanetini ve salâbetini sünnet
ve cemaatle muhafaza eyledi¤i bir zamanda, lâuba-
liyâne Avrupa medeniyet-i habisesinden süzülen
bir cereyan- bidakârâne, sinesinde yer tutamaz.
Demek, âlem-i slâm içinde mühim ve inklâpvari
bir ifl görmek, slâmiyetin desatirine inkyat ile ola-
bilir, baflka olamaz, hem olmamfl; olmufl ise, ça-
buk ölüp, sönmüfl.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
âlem-i küfür:
küfür dünyas.
amal:
yaplan, uygulanan fleyler.
azim:
niyetli, kesin kararl.
cemaat:
topluluk, aralarnda çe-
flitli ba¤lar bulunan insanlar top-
lulu¤u.
cereyan- bidakârâne:
dinin as-
lnda olmayan, sonradan ihdas
edilen âdetleri dine sokuflturma-
ya çalflarak, dine zarar verme ha-
reketi.
dâhil:
içerisi, içinde bulunulan ül-
ke.
dâhilî:
içe ait; yurt içi.
desatir:
düsturlar, kaideler.
dinen:
din bakmndan, diyanet
noktasndan, dince.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
felsefe:
hayat tarz, yaflama flekli
ile ilgili düflünce.
firak- dâlle-i slâmiyet:
slâm
içinde çkan dalâlet frkalar, slâ-
miyetten ayrlan gruplar.
fünun:
fenler.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
hariç:
dflar.
hasm:
muhalif, karfl taraf, düfl-
man.
hürmet:
fleref; sayg.
ihmal:
ehemmiyet vermeme,
mühimsememe, önemsememe,
gereken ilgi ve önemi gerekti¤i
flekilde göstermeme.
inklâpvari:
inklâba benzer de¤i-
flim, inklâp gibi.
inkyat:
boyun e¤me, ba¤lanma,
teslim olma.
intibah:
uyanfl.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
kayt:
endifle, telâfl, tasa, kayg,
gaile.
kemmiye-i kalile-i muzrra:
az
miktarda zarar veren.
222 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
lâubalîlik:
kaytszlk, önem-
sememe, saygszca.
lâubaliyâne:
laubali bir flekil-
de; alâkasz, saygsz ve dik-
katsiz bir flekilde.
maddeten:
maddî olarak.
mahkûm:
mecbur.
maslahat- slâmiye:
slâmi-
yetin getirdi¤i barfl, düzenlik.
medeniyet:
medenîlik, flehir-
lilik, uygarlk.
medeniyet-i habise:
pis, çir-
kin, kötü medeniyet.
metanet:
metin olma, daya-
nkllk, sa¤lamlk.
misyoner:
Hristiyanl¤ neflre
ve tantmaya çalflan kimse.
muhafaza:
koruma.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
nam:
yerine, vekillik.
salâbet:
Metanet, manevî
kuvvet, dayanma, sebat.
sebat:
kararl olma, kararn-
dan vazgeçmeme, azimlilik.
selâmet-i millet:
milletin se-
lâmeti, milletin kurtuluflu,
esenli¤i.
sine:
kalp, gö¤üs, bünye,
benlik.
suret:
biçim, flekil, tarz.
sünnet:
Hz. Muhammedin
(a.s.m.) Kurân dflnda, Müslü-
manlara örnek olan mübarek
söz, fiil ve emirleri, kabulleri
veya takrirleri.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tebdil:
de¤ifltirme, dönüfltür-
me.
tezyif:
küçük düflürme.
vesait:
vastalar, sebepler.