edecektir; esfel-i safilîne sukut derecesinde, nazarlar›nda
alçak görünecektir.
“‹flte aynen bu misal gibi, âlem-i ‹slâm ve Asya, muaz-
zam bir camidir. Ve içinde ehl-i iman ve ehl-i hakikat, o
camideki muhterem cemaattir. O haylaz çocuklar ise,
çocuk ak›ll› dalkavuklard›r. O serseri ahlâks›zlar, Frenk-
meflrep, milliyetsiz, dinsiz heriflerdir. Ecnebi seyirciler
ise, ecnebilerin naflir-i efkâr› olan gazetecileridir. Her bir
Müslüman, hususan ehl-i fazl ve kemal ise, bu camide,
derecesine göre bir mevkii olur, görünür; nazar-› dikkat
ona çevrilir. E¤er ‹slâmiyetin bir s›rr-› esas› olan ihlâs ve
r›za-i ‹lâhî cihetinde, Kur’ân-› Hakîm’in ders verdi¤i ah-
kâm ve hakaik-› kudsiyeye dair harekât ve a’mal ondan
sudûr etse, lisan-› hâli, manen âyât-› Kur’âniyeyi okusa,
o vakit manen âlem-i ‹slâm›n her bir ferdinin vird-i zeba-
n› olan
1
p
äÉn
æp
erD
ƒo
ªr
dGn
h n
Ú/
æp
erD
ƒo
ªr
?p
d r
ôp
Ør
ZG -n
G
duas›nda dahil olup
hissedar olur ve umumu ile uhuvvetkârâne alâkadar olur
Yaln›z hayvanat-› muz›rra nev’inden baz› ehl-i dalâletin
ve sakall› çocuklar hükmündeki baz› ahmaklar›n nazarla-
r›nda k›ymeti görünmez. E¤er o adam, medar-› fleref ta-
n›d›¤› bütün ecdad›n› ve medar-› iftihar bildi¤i bütün geç-
mifllerini ve ruhen nokta-i istinat telâkki etti¤i Selef-i Sa-
lihînin cadde-i nuranîlerini terk edip, heveskârâne, heva-
perestâne, riyakârâne, flöhretperverâne, bid’akârâne ifl-
lerde ve harekâtta bulunsa, manen bütün ehl-i hakikat ve
ehl-i iman›n nazar›nda en alçak mevkie düfler.
2
$Gp
Qƒo
æp
H o
ôo
¶r
æn
j o
¬s
fp
Én
a p
øp
erD
ƒo
ªr
dG n
án
°SGn
ôn
a Gƒo
?s
Jp
G
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 231
‹
LK
H
AYATI
peflinden gidenler; Allah adam›.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam›.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
esfel-i safilîn:
afla¤›lar›n en afla¤›-
s›, Cehennemin en afla¤› tabakas›.
Frenkmeflrep:
Avrupal› gibi, Bat›-
l›lar› taklit eden, yaflay›fl tarz›n›
Avrupal›lara benzeten.
hakaik-› kudsiye:
mukaddes ha-
kikatler, gerçekler.
harekât:
hareketler, davran›fllar.
haylaz:
yaramaz.
hayvanat-› muz›rra:
Zararl› canl›-
lar, zararl› hayvanlar.
hevaperest:
nefsin isteklerine
düflkün, gayr-i meflrû arzu ve he-
vesinin peflinde olan, sefih.
heveskârâne:
hevesli bir flekilde.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka bir
karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Allah
r›zas› için yapma.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
manen:
mana bak›m›ndan.
medar-› iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medar-› fleref:
fleref kazand›ran
sebep.
mevki:
durum, vaziyet, yer.
muazzam:
çok büyük, ulu, yüce.
muhterem:
sayg› de¤er, hürmete
lay›k, sayg›n.
naflir-i efkâr:
düflünceleri, fikirle-
ri yayan, neflreden.
nazar-› dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bak›fl.
nevi:
cins.
nokta-i istinat:
dayanak noktas›,
güvenme ve itimat noktas›.
r›za-i ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›, hoflnut-
lu¤u.
riyakârâne:
riyakârca, iki yüzlü-
lükle.
ruhen:
ruh bak›m›ndan.
Selef-i Salihîn:
Ehl-i Sünnet ve
Cemaatin ilk rehberleri ve Ashap
ile Tabiînin ileri gelenleri ile Tebe-
i Tâbiînden olan Müslümanlar.
s›rr-› esas:
esas s›r, as›l hakikat.
sudûr:
sâd›r olma, meydana ç›k-
ma, ç›kma, olma.
sukut:
düflme, düflüfl, afla¤› inme.
flöhretperverâne:
flöhretli olma-
y› severce, flöhret düflkünü ola-
rak.
telâkki:
kabul etme, alma.
uhuvvetkârâne:
kardeflçesine,
samimî dostças›na.
umum:
hep, herkes.
vird-i zeban:
dilden düflmeyen
zikir.
ahkâm:
hükümler, emirler.
alâkadar:
ilgili, iliflkili.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹s-
lâm dünyas›.
a’mal:
ameller, ifller.
âyât-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n
ayetleri.
bid’akârâne:
dinde olmayan›
dine mal etmeye çal›flarak.
cadde-i nuranî:
nuranî ‹slâ-
miyet yolu, Kur’ân caddesi,
dünya ve ahireti ayd›nlatan
Kur’ân’›n yolu.
celp:
elde etme, kendine çek-
me.
cemaat:
topluluk, aralar›nda
çeflitli ba¤lar bulunan insanlar
toplulu¤u.
dalkavuk:
kendisine ç›kar ve
yarar sa¤layacak olan kimse-
lere afl›r› sayg› ve hayranl›k
göstererek yaranmak isteyen
kimse.
ecdat:
dedeler, atalar.
ecnebi:
yabanc›.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan ç›kanlar, azg›n ve sapk›n
kimseler.
ehl-i fazlükemal:
olgun ve
faziletli, erdemli, lütuf sahibi
olanlar.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
1.
Allah'›m, mü'min erkek ve kad›nlar› ba¤›flla.
2.
Mü'minin ferasetinden korkun. Çünkü o, Allah'›n nuruyla bakar. (
Keflfü'l-Hafâ
, 1:42.)