birinci üstad›m›n kitab›n› tamam okudum ve çok istifade
ettim. Ve onun virdini ve münacat›n› dinledim, çok isti-
faza ettim.
Sonra, ‹mam-› Rabbanî
’
nin Mektubat kitab›n› gör-
düm, elime ald›m, halis bir tefeül ederek açt›m. Acayip-
tendir ki, bütün Mektubat
’
›nda yaln›z iki yerde `Bediüz-
zaman
”
lâfz› var. O iki mektup, bana birden aç›ld›. Pede-
rimin ismi Mirza oldu¤undan, o mektuplar›n bafl›nda
“
Mirza Bediüzzaman
’
a mektup
”
diye yaz›l› olarak gör-
düm.
“
Fesübhanallah!
”
dedim.
“
Bu bana hitap ediyor.
”
O zaman Eski Said
’
in bir lâkab›
“
Bediüzzaman
”
idi.
Hâlbuki, Hicretin üç yüz senesinde Bediüzzaman-› He-
medanî
’
den baflka o lâkapla ifltihar etmifl zatlar› bilmi-
yordum. Demek, ‹mam›n zaman›nda dahi öyle bir adam
vard› ki, ona o iki mektubu yazm›fl. O zat›n hâli benim
hâlime benziyormufl ki, o iki mektubu kendi derdime de-
va buldum.
Yaln›z, ‹mam, o mektuplar›nda tavsiye etti¤i gibi, çok
mektuplar›nda mus›rrâne flunu tavsiye ediyor:
“
Tevhid-i
k›ble et!
”
Yani,
“
Birini üstat tut, arkas›ndan git, baflkas›y-
la meflgul olma!
”
fiu en mühim tavsiyesi, benim istidad›ma ve ahval-i ru-
hiyeme muvaf›k gelmedi. Ne kadar düflündüm,
“
Bunun
arkas›ndan m›, yoksa ötekinin mi arkas›ndan gideyim?
’
Tahayyürde kald›m. Her birinde ayr› ayr› cazibedar
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 215
‹
LK
H
AYATI
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münacat:
dua, Allah’a yalvarma.
peder:
baba.
tavsiye:
ö¤ütleme.
tefeül:
bir kitab› rastgele açarak
denk gelen yeri okuma ve o k›s-
m› u¤urlu sayma.
tevhid-i k›ble:
sadece bir kimse-
nin ard›ndan gitme, sadece bir
yolu izleme.
üstat:
ö¤retici, bir ilim veya sa-
natta üstün olan kimse.
virt:
devaml› okunan ayet, dua,
zikir ve benzeri kutsal sözler.
zat:
kifli, flah›s.
acayip:
flafl›rt›c› ve hayret ve-
rici fleyler.
ahval-i ruhiye:
ruh hâlleri,
psikolojik hâller ve durumlar.
ameliyat-› flifakârâne:
flifa
veren ameliyat.
Bediüzzaman:
zaman›n gü-
zeli, harikas›, mükemmel in-
san›.
dert:
hastal›k; sorun.
deva:
ilâç, çare.
fesübhanallah:
Allah’› her
türlü kusur, ay›p ve eksikler-
den tenzih ederim” manas›n-
dad›r. fiaflk›nl›¤› anlatmak için
kullan›l›r.
halis:
ihlâsl›, samimî.
Hicret:
Hz. Muhammed’in
Mekke’den Medine’ye göçü,
bu tarih esas al›narak düzen-
lenen ‹slâmî takvim.
hitap:
birine söz söyleme, sö-
zü biri üzerine çevirme.
istidat:
yetenek, kabiliyet.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
istifaza:
feyiz alma, ilim, irfan
ve manevî zenginlik kazan-
ma.
ifltihar:
meflhur olma, tan›n-
ma.
lâf›z:
söz, kelime.
lâkap:
bir kimseye, as›l ad›n-
dan ayr› olarak, bir s›fat›na,
vasf›na dayan›larak daha son-
ra tak›lan ad, takma ad.
lezzet:
her hangi bir fley kar-
fl›s›nda duyulan zevk, haz,
keyf.
mus›rrâne:
›srarla, ›srarl› bir
flekilde.
muvaf›k:
uygun.