ekseriyetin hatas›na terettüp eder. Haz›rda mükâfat›n›z
nedir?”
Dedim: “Mukaddemesi üç mühim erkân-› ‹slâmiyede-
ki ihmalimizdir: salât, savm, zekât. Zira, yirmi dört saat-
ten yaln›z bir saati, befl namaz için Hâl›k Teâlâ bizden is-
tedi. Tembellik ettik; befl sene yirmi dört saat talim, me-
flakkat, tahrikle bir nevi namaz k›ld›rd›. Hem, senede
yaln›z bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize ac›-
d›k; kefareten befl sene oruç tutturdu. Ondan, k›rktan
yaln›z biri, ihsan etti¤i maldan zekât istedi. Buhl ettik,
zulmettik; O da bizden müterakim zekât› ald›.
1
p
?n
ªn
©r
dG p
¢ùr
æp
L r
øp
e o
AGn
õn
é`r
dn
G
“Mükâfat-› hâz›ram›z ise: Fas›k, günahkâr bir millet-
ten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine ç›kar-
d›; gazilik, flehadetlik verdi. Müflterek hatadan nefl’et
eden müflterek musibet, mazi günah›n› sildi.”
Yine biri dedi: “Bir amir, hata ile felâkete atm›fl ise?..”
Dedim: “Musibetzede mükâfat ister. Ya amir-i hatada-
r›n hasenat› verilecektir; o ise hiç hükmünde. Veya hazi-
ne-i gayp verecektir. Hazine-i gaypta böyle ifllerdeki mü-
kâfat› ise, derece-i flehadet ve gaziliktir.”
Bakt›m meclis istihsan etti. Heyecan›mdan uyand›m.
Terli, elpençe yatakta oturmufl kendimi buldum. O gece
böyle geçti...
* * *
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 211
‹
LK
H
AYATI
da ve ruhî yap›da meydana gelen
coflkunluk.
hums:
beflte bir.
hükmünde:
de¤erinde.
ihmal:
gereken ilgi ve önemi ge-
rekti¤i flekilde göstermeme.
ihsan etmek:
vermek, ba¤›flla-
mak, lütuf ve ikramda bulunmak.
istihsan:
güzel bulma, be¤enme.
kefareten:
kefaret olarak, dinî bir
suça karfl›l›k (affettirmek ümidiy-
le) Allah yolunda verilen.
mazi:
geçen, geçmifl.
meclis:
topluluk, hey’et.
meflakkat:
zahmet, s›k›nt›, güç-
lük, zorluk.
mukaddime:
bafllangݍ.
musibet:
felâket, belâ, dert, s›k›n-
t›.
musibetzede:
felâkete u¤ram›fl,
belâya, kazaya u¤rayan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mükâfat:
ödül.
mükâfat-› hâz›ra:
haz›r mükâfat,
hemen verilen mükâfat.
müflterek:
ortaklafla, ortak.
müterakim:
biriken, birikmifl.
nefis:
kötü vas›flar›, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, hay›rl› ifllerden al›ko-
yan güç.
nefl’et:
meydana gelme, ileri gel-
me, oluflma.
nevi:
çeflit, tür.
salât:
namaz.
savm:
oruç.
flahadet:
flehitlik, Allah yolunda
can›n› verme.
tahrik:
hareket ettirme.
talim:
e¤itim, uygulamal› olarak
yap›lan ö¤retim.
terettüp etmek:
sonuç olarak
ç›kmak.
velâyet:
velîlik, evliyal›k, Allah
dostlu¤u.
zira:
çünkü.
zulüm:
ifli yerli yerince yapma-
ma, hak eden kimseye hakk›n›
vermeme, adalete ayk›r› davran-
ma, adaletsizlik.
amel:
fiil, ifl.
amir:
emreden, emir verme
yetkisi bulunan idareci.
amir-i hatadar:
hatal› idareci.
buhl:
cimrilik, pintilik.
derece:
mertebe, kademe.
derece-i flahadet:
flehitlik de-
recesi, Allah yolunda ölenle-
rin Allah kat›ndaki mertebesi.
ekseriyet:
ço¤unluk.
elpençe:
ellerin önde kavufl-
turulmufl hâli.
erkân-› ‹slâmiye:
‹slâmiyetin
rükünleri, esaslar›.
fas›k:
Allah’›n emirlerine ay-
k›r› hareket eden, günahkâr.
felâket:
musibet, çok zarar,
s›k›nt› do¤uran durum.
gazi:
savaflan, savafltan sa¤
ve muzaffer dönen.
günah:
Allah’›n emirlerine ay-
k›r› davran›fl, uygunsuz fiil, di-
nî suç.
günahkâr:
günah ifllemifl.
Hâl›k-› Teâlâ:
her fleyi yoktan
var eden yüce Allah.
hasenat:
iyilikler, güzellikler.
hazine-i gayp:
gayp hazinesi,
var olan fakat görünmeyen
hazine; Allah’›n rahmet hazi-
nesi.
heyecan:
birden bire fliddetle
hislenme, ürperme, duygular-
1.
Amelin karfl›l›¤› kendi türünden bir fleyle verilir.