zerrat dahi muntazam bir ordusu hükmüne geçer. Ma-
dem o kudret-i ezeliyeye istinaden hareket ediyorlar ve o
ilm-i ezelînin düsturuyla çalflyorlar; elbette o eserler, o
kudrete göre vücuda gelir. Yoksa, o küçük, ehemmiyet-
siz flahsiyetlerine bakmakla, o eserler küçülmez. O kud-
rete intisap kuvvetiyle bir sinek, bir Nemrutu gebertir;
karnca, Firavunun sarayn harap eder. Zerre gibi küçük
çam tohumu, da¤ gibi koca bir çam a¤acnn yükünü
omuzunda taflyor. Bu hakikati çok risalelerde ispat etti-
¤imiz gibi, nasl ki bir nefer, askerlik vesikasyla padifla-
ha intisap noktasnda, yüz bin defa kendi kuvvetinden
fazla, bir flah esir etmek gibi eserlere mazhar olur; öyle
de, her fley, o kudret-i ezeliyeye intisabyla, yüz bin defa
esbab- tabiiyenin fevkinde mucizat- sanata mazhar ola-
bilir.
Elhâsl, her fleyin nihayet derecede hem sanatl, hem
sühuletli vücudu gösteriyor ki, muhit bir ilim sahibi olan
bir Kadîr-i Ezelînin eseridir. Yoksa, yüz bin muhal için-
de, de¤il vücuda gelmek, belki imkân dairesinden çkp
imtina dairesine girecek ve mümkün suretinden çkp
mümteni mahiyetine girecek ve hiçbir fley vücuda gelme-
yecek, belki de vücuda gelmesi muhal olacaktr.
flte bu gayet ince ve gayet kuvvetli ve gayet derin ve
gayet zahir bir bürhan ile fleytann muvakkat bir flakirdi
ve ehl-i dalâletin ve ehl-i felsefenin bir vekili olan nefsim
sustu. Ve, lillâhilhamd, tam imana geldi. Ve dedi ki:
Evet, bana öyle bir Hâlk ve Rab lâzm ki, en küçük
hatrat- kalbimi ve en hafî niyazm bilecek; ve en gizli
TARHÇE- HAYATI
| 203
LK
H
AYATI
Kudret-i Ezeliye:
varl¤nn evve-
li olmayan sonsuz kudret ve kuv-
vet sahibi Allah.
lillâhilhamd:
Allaha hamd olsun
ki.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ha-
kikati, iç yüzü, nitelik, vasf.
mazhar olmak:
nail olmak, erifl-
mek, kavuflmak, bir fleyin ortaya
çkt¤, göründü¤ü yer.
mucizat- sanat:
sanat mucize-
leri.
muhal:
imkânsz, olmas müm-
kün olmayan.
muhit:
kuflatan, saran.
muntazam:
intizaml, düzgün,
düzenli, tertipli.
mutî:
itaat eden, boyun e¤en,
emre uyan.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
mümkün:
olabilir, imkân dahilin-
de.
mümteni:
olamaz, mümkün ol-
mayan, imkânsz.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nefis:
kötü vasflar, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
çlayp hayrl ifllerden alkoyan
güç.
nihayet:
son.
padiflah:
büyük flah, hükümdar-
lar hükümdar, sultan.
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle mahlûkat slah ve ter-
biye eden Allah.
sanat:
bir fleyi yapmada gösteri-
len ustalk, hüner, mârifet.
seyyarat:
gezegenler.
suret:
biçim, görünüfl, klk, kya-
fet.
sühulet:
kolaylk.
flah:
hükümdar.
flahsiyet:
kiflilik, belirgin özellik.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
vekil:
baflkasnn yerine ve adna
hareket eden, konuflan.
vesika:
belge.
vücut:
varlk, beden.
zahir:
görünen, açk.
zerrat:
zerreler, çok küçük parça-
lar, moleküller, atomlar.
zerre:
çok küçük parça.
bürhan:
delil.
düstur:
kanun, kural.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
ehl-i dalâlet:
iman ve slâmi-
yetten, do¤ru yoldan ayrlan-
lar.
ehl-i felsefe:
felsefe ile u¤ra-
flanlar.
elhâsl:
sonuç olarak, özetle,
ksacas.
esbab- tabiiye:
tabiî sebep-
ler.
fevkinde:
üstünde.
gayet:
çok, son derece.
hakikat:
gerçek.
Hâlk:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat-
c.
icat:
vücuda getirme, yoktan
var etme.
lm-i Ezelî:
varl¤nn evveli
olmayan sonsuz ilim sahibi
Allah.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
imkân:
olabilecek hâlde bu-
lunma, mümkün olma, olabi-
lirlik.
imtina:
imkânszlk, olamayfl.
intisap:
ba¤lanma, emrine
girme.
ispat:
delil ve flahit göstere-
rek do¤ruyu ortaya koyma,
do¤ruyu delillerle gösterme.
istinaden:
dayanarak, güve-
nerek.
Kadîr-i Ezelî:
her fleye gücü
yeten, varl¤nn evveli olma-
yan, Allah.
kudret:
güç, kuvvet, takat, ik-
tidar.