cümlesiyle ders verilen tevhid, gayet parlak bir nur ola-
rak, bütün o zulümat da¤tt; rahatla nefes aldm. Fakat
nefis ve fleytan, ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefeden aldklar
derse istinat ederek, akl ve kalbe hücum ettiler. Bu hü-
cumdaki münazarat- nefsiye, lillâhilhamd, kalbin muzaf-
feriyetiyle neticelendi. Çok risalelerde ksmen o münaza-
ralar yazlmfl. Onlara iktifa edip, burada yalnz binde bir
muzafferiyet-i kalbiyeyi göstermek için, binler bürhan-
dan bir tek bürhan beyan edece¤im. Tâ ki, gençli¤inde
hikmet-i ecnebiye veya fünun-i medeniye nam altndaki
ksmen dalâlet, ksmen malâyaniyat meseleleriyle ruhu-
nu kirletmifl, kalbini hasta etmifl, nefsini flmartmfl bir k-
sm ihtiyarlarn ruhunda temizlik yapsn; tevhid hakkn-
da fleytan ve nefsin flerrinden kurtulsun. fiöyle ki:
Ulûm-i felsefiyenin vekâleti namna nefsim dedi ki:
Bu kâinattaki eflyann, tabiatyla bu mevcudata müda-
haleleri var. Her fley bir sebebe bakar. Meyveyi a¤açtan,
hububat topraktan istemeli. En cüz
î, en küçük bir fleyi
de Allah
'
tan istemek ve Allah
a yalvarmak ne demektir?
O vakit, nur-i Kurân ile, srr- tevhid, flu gelecek suret-
te inkiflaf etti. Kalbim, o mütefelsif nefsime dedi:
En cüz
'
î
ve en küçük fley, en büyük fley gibi, do¤rudan do¤ruya
bütün kâinat Hâlknn kudretinden gelir ve hazinesin-
den çkar. Baflka surette olamaz.
Esbap ise bir perdedir.
Çünkü en ehemmiyetsiz ve en küçük zannetti¤imiz
mahlûklar, bazen sanat ve hilkat cihetinde en büyü¤ün-
den daha büyük olur. Sinek, tavuktan sanatça ileri geç-
mezse de, geri de kalmaz. Öyle ise, büyük küçük tefrik
TARHÇE- HAYATI
| 199
LK
H
AYATI
tidar.
lillâhilhamd:
Allaha hamd olsun
ki.
mahlûk:
halk edilmifl, yaratlmfl,
yaratk.
malâyaniyat:
faydasz fleyler,
bofl ifller.
mesele:
problem, sorun.
mevcudat:
var olan her fley, ya-
ratlmfl fleylerin tamam, kâinat.
muzafferiyet:
üstünlük, üstün
gelme, galip olma.
muzafferiyet-i kalbiye:
kalbin
üstün gelmesi, kalbî duygularn
üstün gelmesi.
müdahale:
karflma, araya girme.
münazara:
bir konu üzerinde
belli kurallara uyularak yaplan
tartflma.
münazarat- nefsiye:
insann
kendi nefsiyle yapt¤ münazara-
lar, tartflmalar.
mütefelsif:
felsefe yapan, felsefe
ile akl karflmfl.
namna:
adna, yerine.
nefis:
kötü vasflar, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
çlayp hayrl ifllerden alkoyan
güç.
netice:
sonuç.
nur:
aydnlk, flk.
nur-i Kurân:
Kurân- Kerîmin
nuru, aydnl¤, fl¤.
ruh:
insan ve hayvanlardaki diri-
lik kayna¤, hayatn temeli ve se-
bebi olan gayr-i maddî cevher,
manevî varlk.
sebep:
bir fleyin meydana gelme-
si için gerekli olan fley.
srr- tevhit:
Allahn birli¤inin sr-
r.
suret:
biçim, flekil, tarz.
fler:
kötülük, fenalk.
tevhid:
Allahn bir oldu¤una ve
ondan baflka ilâh olmad¤na
inanma, yaratlflta birlik.
ulûm-i felsefe:
felsefî ilimler.
vekâlet:
baflkasnn yerine ve
adna hareket etme veya konufl-
ma.
zannetme:
sanma.
zulümat:
karanlk.
beyan:
anlatma, açklama,
bildirme, izah etme.
bürhan:
delil, hüccet.
cihet:
yön, taraf.
cüzî:
kymetsiz, önemsiz, te-
ferruat.
dalâlet:
slâm harici, din dfl.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
ehl-i dalâlet:
iman ve slâmi-
yetten, do¤ru yoldan ayrlan-
lar.
ehl-i felsefe:
felsefe ile u¤ra-
flanlar.
esbap:
sebepler.
fünun-i medeniye:
medeni-
yetin ortaya çkard¤ fenler,
modern ilimler.
gayet:
çok, son derece.
Hâlk:
her fleyi yoktan var
eden, yaratc, Allah.
hazine:
zengin ve de¤erli
kaynak.
hikmet-i ecnebiye:
yabanc-
lara ait ilimler, Bat felsefesi
ve bilimi.
hilkat:
yaratlfl.
hububat:
tohumlar, tahl.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi gör-
me, var olanla yetinme.
inkiflaf:
açlma, ortaya çkma,
görülme, aç¤a çkma, mey-
dana çkma.
istinat:
dayanma.
kâinat:
masiva, yaratlmfl
olan fleylerin tamam, bütün
âlemler, varlklar.
ksmen:
ksmî olarak, bütün
de¤il, bir ksm, bir bölüm ola-
rak veya baz bakmdan, baz
yönden.
kudret:
güç, kuvvet, takat, ik-