haddimden çok fazla bana teveccüh eden flanüfleref gi-
bi neticesiz fleyler, o karar›m› muvakkaten bana unuttur-
dular. Güya o gurbet gecesi, hayat›m›n gözünde nurlu si-
yahl›kt›. Ve ‹stanbul’un beyaz, flaflaal› gündüzü, o hayat
gözümün nursuz beyaz parças› idi ki, ileriyi göremedi, yi-
ne yatt›. Tâ iki sene sonra Gavs-› Geylânî,
Fütuhu
’
l-Gayb
kitab›yla tekrar gözümü açt›rd›.
®
190 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
gurbet:
yabanc› memleket,
yabanc› yer, vatan d›fl›.
güya:
sanki.
muvakkaten:
geçici olarak,
az bir zaman için.
netice:
sonuç.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
flanüfleref:
flan ve fleref.
flaflaa:
gösterifl, debdebe,
tantana.
teveccüh etmek:
ilgi, alâka
göstermek, yönelmek.