Geceleyin Vali ve Kumandan Kel Ali ve ahali kurtul-
duktan, gönüllüler ve askerler çekildikten sonra, bir k-
sm fedakâr talebeleriyle Bitliste bakye kalan bir ksm
bîçareler için, kendilerini feda etmek fikriyle kaçmazlar.
Sabahleyin düflmann bir taburu ile müsademe ederler;
arkadafllarnn ço¤u flehit olur. Hatta ye¤eni ve fedakâr
bir talebesi olan Ubeyd dahi kendi bedeline flehit düfltük-
ten sonra, düflmann üç sra askerini yararak geçip, ha-
yatta kalan üç talebesiyle pek acip bir surette su üzerin-
de bulunan bir sütreye girer. Hem yaral, hem aya¤ k-
rk bir hâlde otuz üç saat su ve çamur içinde kalr. Tüfek
ellerinde, o vaziyet-i müthifle içinde, üst kattaki odada
düflman askeri ve zabitleri bulundu¤u hâlde, kemal-i isti-
rahat-i kalple ve ahalinin kurtulmasnn sevinciyle sürur
içinde, beraberindeki arkadafllarna teselli vererek der:
Karflmza ne vakit çoklukla düflman askerleri gelirse,
o vakit silâhlarmz kullanaca¤z, kendimizi ucuza satma-
yaca¤z, bir-iki düflmana kurflun atmayaca¤z...
Lâtif bir inayet-i lâhiyedir ki, otuz üç saat, onlar Rus
askerlerini gördükleri ve Ruslar da onlar aradklar hâlde
bulamadlar. Bu esnada Bediüzzaman, talebeleri olan gö-
nüllü fedaîlere hitaben, Arkadafllar, durmaynz. Sizlere
hakkm helâl ettim; beni braknz, siz kendinizi kurtar-
maya çalflnz, demesi üzerine, fedakâr ve kahraman
talebeler, Sizi bu hâlde brakp gidemeyiz; flehit olursak,
yine hizmetinizde olsun deyip kalrlar. Sonra Ruslar esir
edip, Van, Celfa, Tiflis, Kilo¤rif, Kosturmaya sevk eder-
ler.
acip:
hayret veren, hayrette bra-
kan.
ahali:
halk, bir memlekette otu-
ranlar, yaflayanlar.
bakye kalan:
geriye kalan.
bedel:
bir fleyin yerine verilen ve
yerini tutan, de¤ifltirilen fley.
bîçare:
çaresiz, zavall.
180 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
esna:
ara, sra, vakit, zaman.
fedâ:
gözden çkarma, u¤ru-
na verme.
fedaî:
cann esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
nn vermeye hazr bulunan.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
hitaben:
hitap ederek, söyle-
yerek.
inayet-i lâhiye:
Allahn yar-
dm.
kemal-i istirahat- kalp:
tam
bir kalp rahatl¤.
kumandan:
komutan.
lâtif:
hofl, güzel.
müsademe:
iki grup arasnda
silâhl çarpflma, çatflma, vu-
ruflma.
sevk etmek:
göndermek,
yollamak.
suret:
tarz, hal, flekil, biçim.
sürur:
mutluluk, nefle.
sütre:
engel, perde, örtü.
flehit:
Allahn ve yüce dininin
u¤runda cann feda ederek
savaflta ölen Müslüman.
tabur:
dört bölükten meyda-
na gelen, bölük veya batarya-
dan büyük, alaydan küçük
askerî birlik.
talebe:
ö¤renci.
teselli:
avutma, acsn dindir-
me, güzel sözler söyleyerek
rahatlatma.
vali:
bir ili idare eden en bü-
yük memur.
vaziyet-i müthifle:
dehflet
verici, korkutucu durum.
zabit:
subay.