vermesin, bir hodfüruflluk manas olmasn diyerek, bir-
den atn döndürür ve arkadafllarnn yanna gelir.
(HAfiYE)
Avc hattnda dolaflrken, vücuduna dört gülle isabet
etmifl, fakat geri çekilmemifl ve gönüllülerin cesareti k-
rlmamas için, sipere dahi girmemifltir. Hatta bunu ifliten
Vali Memduh Bey ve Kumandan Kel Ali, Aman geri çe-
kilsin! diye haber gönderdikleri zaman, demifl:
Bu kâfirlerin güllesi beni öldürmeyecek...
Hakikaten, üç gülle ölecek yerine isabet etti¤i hâlde,
biri hançerini, di¤eri tütün tabakasn delip geçmifl ve
kendisine bir zarar vermemifltir.
TARHÇE- HAYATI
| 179
LK
H
AYATI
hizmet-i imaniye ve Kurâniye:
imana ve Kurâna ait hizmet,
iman ve Kurân hakikatlerinin ik-
na edici ve ilmî delillerle anlafll-
masna hizmet etme.
hodfürufl:
kendini be¤endirme¤e
çalflan, kendini satan, övünen.
ibaret:
meydana gelen, oluflan.
ifa etmek:
bir ifli yapmak, yerine
getirmek.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka bir
karfllk beklemeksizin, srf Allah
rzas için yapma.
kâfir:
imansz, dinsiz.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kemalât- insaniye:
insana ait
mükemmellik ve olgunluklar.
kudsî:
mukaddes, kutlu, aziz, yü-
ce.
kumandan:
komutan.
mana:
anlam.
memat:
ölüm.
mertebe-i kemal:
olgunluk, mü-
kemmellik derecesi.
mesele:
ehemmiyetli, önemli ifl.
meydan- harp:
savafl meydan,
savafl alan.
misal:
örnek, numune.
muazzam:
çok büyük, çok
önemli.
muharebe:
savafl, harp.
mücahede:
savaflma, mücadele,
u¤raflma, çaba, gayret.
safî:
halis, temiz.
sahibüzzaman:
zamann sahibi;
zamann kuvvetli, kudretli kiflisi.
serfiraz:
benzerlerinden üstün
olan, baflta gelen, seçkin.
srr- ihlâs:
ihlâs srr.
siper:
düflmandan korunmak için
s¤nlan yer.
suret:
tarz, yol, gidifl.
flahid-i sadk:
do¤ru sözlü flahit.
flahs- manevî:
belirli bir kifli ol-
mayp bir topluluktan meydana
gelen manevî flahs.
flayan:
yakflr, yaraflr, lâyk.
flahadet:
tanklk etme, do¤rula-
ma.
flehamet-i slâmiye:
slâmdan
gelen cesaret ve yi¤itlik.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
talebe:
ö¤renci.
teflkil:
vücut verme, meydana
getirme, yapma.
unvan:
ad, isim, lâkap.
vali:
bir ili idare eden en büyük
memur.
vaziyet:
durum, hâl.
yâd:
hatrlama, anma, hatra ge-
tirme.
zahiren:
görünüflte, görünüfle gö-
re.
ziyade:
çok, fazla.
HAfiYE:
flte, muharebenin fliddetli annda, hayat-memat meselesi vak-
tinde Benim zahiren kahramanlk gibi görünen bu vaziyetim hakiki ihlâ-
sa aykr olmasn? diye düflünmesi, kemalât- insaniyenin bir misalidir,
denilebilir. Meydan- harpte, düflman karflsnda, gülleler içerisinde, tale-
belerine cesaret vermek için en elzem bir kahramanl¤ fiilen göstermek
emeliyle avc hattnda atn sa¤a sola döndürürken, bu suretle cesaret-i
imaniye ve flehamet-i slâmiyeyi en âlâ bir derecede, bir kumandan ma-
nasyla ifa ederken, ruhunda ve niyetinde en âlî ve safî bir mertebe-i ke-
mal olan srr- ihlâs kaçrmamay ehemmiyetle düflünmesi ve dikkat ke-
silmesi, onun zahiren takdire flayan hizmet-i diniyesi, fedakârane müca-
hedesi kadar, belki daha ziyade, ruhunun kemaline de delâlet eder.
flte, Molla Said bütün hayatnn flehadetiyle gerçi beynel-slâm Bedi-
üzzaman, Sahibüzzaman, Fahrüddeveran, Fatînülasr ünvanlary-
la yad edilmifl; fakat bu, hiçbir zaman hakikatsiz ve bir sözden ibaret de-
¤ildir. Risale-i Nur ile yapt¤ muazzam hizmet-i imaniye ve Kurâniyesi ve
teflkil etti¤i hamiyet-i diniye ile serfirâz milyonlar fedakâr talebelerin kud-
sî flahs- manevîsi, bir flahid-i sâdk ve bir delil-i kàtdr.
alâ:
en yüksek.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
bediüzzaman:
zamann gü-
zeli, harikas, mükemmel in-
san.
beynelislâm:
Müslümanlar
arasnda.
cesaret-i imaniye:
imandan
kaynaklanan cesaret.
delâlet etmek:
göstermek,
delil olmak.
delil-i kàt:
kesin delil.
ehemmiyet:
önem.
elzem:
lüzumlu, gerekli.
emel:
arzu, istek.
fahrüddeveran:
devirlerin
övüncü, asrlarn iftihar vesi-
lesi.
fatinülasr:
asrn en dâhîsi,
zekisi.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
fedakârâne:
fedakâr olana
yakflacak surette, cann feda
edercesine.
fiilen:
fiille, hal ve hareketler-
le, yaparak.
gülle:
top mermisi.
hakikat:
gerçek, asl.
hakikaten:
gerçekten.
hakikî:
gerçek.
hamiyet-i diniye:
dini koru-
mak ve yüceltmek maksady-
la çalflma, gayret gösterme.
hançer:
iki taraf keskin, kv-
rk ve sivri uçlu büyük bçak.
hafliye:
bir kitabn sayfalar-
nn kenarna veya altna yaz-
lan açklayc yaz, dipnot.
hizmet-i diniye:
dinî hizmet,
din için çalflp çabalama.