Bunun üzerine, fiarkta bir dârülfünun aç›laca¤›n› vaat
ederler. Bilahare Balkan Harbi ç›kmas›yla, o medrese
yeri, yani Kosova istilâ edilir. Bunun üzerine, müracaat-
la, Kosova’daki dârülfünun için tahsis edilen on dokuz
bin alt›n liran›n fiark Dârülfünunu için verilmesini talep
eder; bu talebi kabul edilir.
Bediüzzaman tekrar Van’a hareket eder. Van Gölü
kenar›ndaki Artemit’te (Edremit) o dârülfünunun temeli
at›l›r. Fakat, ne çare ki, Harb-i Umumînin zuhuruyla, te-
flebbüs geri kal›r. Zaten o k›fl, Molla Said, talebelerine
“Haz›r olunuz, büyük bir musibet ve felâket bize yaklafl›-
yor” diye haber vermiflti.
®
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 169
‹
LK
H
AYATI
dana ç›kma, baflgösterme.
bilâhare:
sonras›nda, son-
radan.
darülfünun:
üniversite.
felâket:
âfet, belâ, musîbet.
Harb-i Umumî:
Birinci Dünya
Savafl›.
istilâ:
kaplama, yay›lma, ele
geçirme.
medrese:
‹slâm tarihi boyun-
ca üniversite seviyesinde
e¤itim yap›lan müessese.
musibet:
belâ, felâket, has-
tal›k, dert, s›k›nt›, ezâ, bafla
gelen ac› durumlar.
müracaat:
baflvurma.
fiark:
Do¤u bölgemiz.
tahsis:
belli bir maksat için
kullanma, bir kimse veya fley
için ay›rmak, birfleye özel k›l-
ma.
talebe:
ö¤renci.
talep:
istek.
teflebbüs:
bir ifle giriflmek,
sa¤lam bir niyetle bir fleye
bafllamak.
vaat:
söz verme, sözverilen
fley, bir kimsenin yapaca¤›na
veya yapmayaca¤›na dâir söz
vermifl oldu¤u husus.
zuhur:
ortaya ç›kma, mey-