fena seciye itibar›yla bir hodgâm adam bizde diyor: “Ben
susuzluktan ölsem, hiç ya¤mur bir daha dünyaya gelme-
sin. E¤er ben görmezsem bir saadeti, dünya istedi¤i gibi
bozulsun.” ‹flte bu ahmakâne kelime dinsizlikten ç›k›yor,
ahireti bilmemekten geliyor; hariçten içimize girmifl, ze-
hirliyor.
Hem, o ecnebilerin bizden ald›klar› fikr-i milliyetle, bir
ferdi bir millet gibi k›ymet al›yor. Çünkü,
bir adam›n k›y-
meti, himmeti nispetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o
kimse tek bafl›yla küçük bir millettir
.
Baz›lar›m›zdaki dikkatsizlikten ve ecnebilerin zararl›
seciyelerini almam›zdan, kuvvetli ve kudsî ‹slâmî milliye-
timizle beraber, herkes “Nefsî! Nefsî!” demekle ve mille-
tin menfaatini düflünmemekle, menfaat-i flahsiyesini dü-
flünmekle, bin adam, bir adam hükmüne sukut eder.
1
p
™r
Ñ s
£dÉp
H w
?p
fn
ón
e o
¬s
fn
’p
p
¿Én
°ùr
fp
’r
G n
øp
e n
¢ùr
«n
?n
a o
¬o
°ùr
Øn
f o
¬o
às
ªp
g n
¿Én
c r
øn
e
Yani:
Kimin himmeti yaln›z nefsi ise, o insan de¤il;
çünkü, insan›n f›trat› medenîdir.
Ebna-i cinsini mülâhaza-
ya mecburdur; hayat-› içtimaiye ile, hayat-› flahsiyesi de-
vam edebilir. Meselâ, bir ekme¤i yese, kaç ellere muhtaç
ve ona mukabil o elleri manen öptü¤ünü ve giydi¤i libas-
la kaç fabrikayla alâkadar oldu¤unu k›yas ediniz. Hayvan
gibi bir postla yaflamad›¤›ndan, ebna-i cinsiyle f›traten
alâkadar olmas›ndan ve onlara manevî bir fiyat vermeye
mecbur oldu¤undan, f›trat›yla medeniyetperverdir. Men-
faat-i flahsiyesine hasr-› nazar eden, insanl›ktan ç›kar,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 159
‹
LK
H
AYATI
yeti seven, medenî olmaya düfl-
kün.
menfaat:
fayda.
menfaat-i flahsiye:
flahsî menfa-
at.
milliyet:
milliyetçilik fikri.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k olarak,
bedel.
mülâhaza:
dikkatle bakmak, dü-
flünme, iyice düflünüp bir iflin ha-
kikat›n› incelemek.
nefis:
menfaatli her fleyi elde et-
mek isteyen flehvet, zararl› gör-
dü¤ü herfleyi uzaklaflt›rmak iste-
yen gadap duygular›n›n kayna¤›;
yarat›l›flla verilmifl olan arzu ve is-
tekler, meyiller, bedenin hissî is-
tekleri; can, kifli, öz varl›k; bir fle-
yin zat› olan, kendisi.
nefsî:
nefse âit ve onunla ilgili,
nefisten kaynaklanan.
nispet:
oran.
post:
hayvan derisi.
saadet:
mutluluk.
seciye:
huy, karakter, güzel ah-
lâk.
sukut:
de¤erden düflme, düflüfl,
alçal›fl.
ahiret:
K›yâmetten sonra ku-
rulacak olan âlem, öte dünya,
ikinci hayat.
ahmakane:
ahmakças›na.
alâkadar:
ba¤l›, alâkal›, ilgili.
ebna-i cins:
kendi sülâlesin-
den olanlar, ayn› cinsten
olanlar.
ecnebi:
yabanc›; garip, al›fl›l-
mam›fl; baflka milletten olan.
fenâ:
yokluk, yok olma.
f›trat:
yarat›l›fl, huy, tabiat.
f›traten:
yarat›l›fl olarak, ya-
rat›l›fl bak›m›ndan.
fikr-i milliyet:
milliyetçilik
fikri.
hasr-› nazar:
dikkati, bak›fl›
bir yere yöneltme.
hayat-› içtimaiye:
sosyal ha-
yat.
hayat-› flahsiye:
flahsi hayat.
himmet:
ciddî gayret, kalb ile
gösterilen samîmi gayret.
hodgâm:
kendini düflünen.
k›yas:
benzetme, karfl›laflt›r-
ma, mukayese etme.
k›ymet:
de¤er.
kudsî:
mukaddes, yüce, te-
miz.
libas:
elbise.
medenî:
faziletli, terbiyeli, ki-
bar; flehirde oturan.
medeniyetperver:
medeni-
1.
Hazret-i Ali'den (r.a.) iktibas: Emsal-i Ali, s. 30.