Tarihçe-i Hayat - page 158

Sak›n kardefllerim, tevehhüm, tahayyül etmeyiniz ki,
ben bu sözlerimle siyasetle ifltigal için himmetinizi tahrik
ediyorum. Hâflâ! Hakikat-i ‹slâmiye bütün siyasat›n fev-
kindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir
siyasetin haddi de¤il ki, ‹slâmiyeti kendine alet etsin.
Ben kusurlu fehmimle flu zamanda, hey’et-i içtimaiye-i
‹slâmiyeyi, çok çark ve dolaplar› bulunan bir fabrika su-
retinde tasavvur ediyorum. O fabrikan›n bir çark› geri
kalsa, yahut bir arkadafl› olan baflka çarka tecavüz etse,
makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için, ittihad-› ‹slâ-
m›n tam zaman› gelmeye bafll›yor. Birbirinizin flahsî ku-
surlar›na bakmamak gerektir.
Bunu da teessüf ve teellümle size beyan ediyorum ki:
Ecnebilerin bir k›sm›, nas›l k›ymettar mal›m›z› ve vatan-
lar›m›z› bizden ald›lar, onun bedeline çürük bir mal ver-
diler; aynen öyle de, yüksek ahlâk›m›z› ve yüksek ahlâk›-
m›zdan ç›kan ve hayat-› içtimaiyeye temas eden seciye-
lerimizin bir k›sm›n› bizden ald›lar, terakkilerine medar
ettiler. Ve onun fiyat› olarak bize verdikleri, sefihâne ah-
lâk-› seyyieleridir, sefihâne seciyeleridir.
Meselâ, bizden ald›klar› seciye-i milliye ile, bir adam
onlarda der: “E¤er ben ölsem milletim sa¤ olsun. Çün-
kü, milletimin içinde bir hayat-› bâkiyem var.” ‹flte bu ke-
limeyi bizden alm›fllar; ve terakkiyatlar›nda en metin
esas budur. Bizden h›rs›zlam›fllar. Bu kelime ise din-i
haktan ve iman hakikatlerinden ç›kar. O, bizim, ehl-i
iman›n mal›d›r. Hâlbuki, ecnebilerden içimize giren pis,
ahlâk-› seyyie:
kötü huy, çirkin
ahlâk.
bedel:
karfl›l›k, yerine.
beyan:
aç›klama; izah; anlatma.
çark:.
din-i hak:
hak din, ‹slâmiyet.
ecnebi:
yabanc›; garip, al›fl›lma-
m›fl; baflka milletten olan.
ehl-i iman:
hakk› kabul ve tasdik
etmifl olanlar, dînin bütün hakî-
katlerini kabul edenler, îman sa-
hipleri.
esas:
bir fleyin özünü oluflturan
ana ö¤e, temel, hakikat ve mahi-
yet; do¤ru biçim; ana, temel ola-
rak al›nan,bafll›ca, asal, esasî, rü-
kün, flart.
fehm:
anlama; anlay›fl, zihnen
kavray›fl.
fevk:
üst, üzeri.
had:
yetki, s›n›r.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i ‹slâmiye:
‹slâmiyet ha-
kikat›.
hâflâ:
aslâ, katiyen, öyle de¤il, Al-
lah korusun.
hayat-› bâkîye:
ebedî, baki, son-
suz âhiret hayat›.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat.
heyet-i içtimaiye-i ‹slâmiye:
Müslümanlar›n sosyal hayat›. ‹slâ-
mî topluluk ve gruplar.
himmet:
ciddî gayret, kalb ile
gösterilen samîmi gayret.
hizmetkâr:
hizmetçi.
iman:
inanma, itikat; Resul-i Ek-
rem’in (a.s.m.) tebli¤ etti¤i inan›l-
mas› gerekli esaslar› tasdik et-
mekten do¤an bir nurdur.
ifltigal:
bir ifl iflleme, u¤raflma, ça-
l›flma.
ittihad-› islâm:
‹slâm Birli¤i.
k›ymettar:
de¤erli, pahal›, k›y-
158 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
metli.
medar:
sebep, vâs›ta, vesîle.
metin:
kuvvetli, y›k›lmaz,
sa¤lam, güçlü, metanetli.
mihanikiyet:
cans›z, duygu-
suz, fakat âhenkli hareket ve
hareket kabiliyeti.
seciye:
huy, karakter, güzel
ahlâk.
sefihâne:
helâl olmayan zevk
ve e¤lencelere düflkün ola-
rak.
siyaset:
idare etme sanat›,
politika.
suret:
resim, flekil, görünüfl;
tarz, üslûp, cihet.
flahsî:
kiflisel, özel.
tahayyül:
hayâle getirme, fi-
kir kurma, hayalde canland›r-
ma.
tahrik:
harekete geçirme;
k›flk›rtma.
tasavvur:
birfleyi zihinde fle-
killendirme; düflünce, tasar›;
tasarlama.
tecavüz:
haddini aflma; söz
veya hareketle ileri gitme,
sald›rma.
teellüm:
kederlenme, tasa-
lanma.
teessüf:
üzülme, be¤enme-
me ve râz› olmad›¤›n› ifâde
etme, eseflenme.
temas:
de¤mek.
terakki:
yükselme, ilerleme.
terakkiyat:
yükselifller, ilerle-
meler.
tevehhüm:
zannetme, ev-
hamlanma, yok olan› var zan-
netmekle ümitsizli¤e ve kor-
kuya düflme.
1...,148,149,150,151,152,153,154,155,156,157 159,160,161,162,163,164,165,166,167,168,...1390
Powered by FlippingBook