kâinatta ftrat- befleriyede ftraten derç edilmifl; elbette
beflerin zulüm ve hatasyla baflna çabuk bir kyamet kop-
mazsa istikbalde, hak ve hakikat, âlem-i slâmda nev-i
beflerin eski hatiatna kefaret olacak bir saadet-i dünye-
viyeyi de gösterecek, inflaallah.
Evet, baknz,
zaman hatt- müstakim üzerine hareket
etmiyor ki, mebde ve müntehas birbirinden uzaklaflsn
.
Belki küre-i arzn hareketi gibi bir daire içinde dönüyor.
Bazen terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir, ba-
zen tedenni içinde kfl ve frtna mevsimi gösterir. Her
kfltan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah ol-
du¤u gibi, nev-i beflerin dahi bir sabah, bir bahar olacak
inflaallah. Hakikat-i slâmiyenin günefliyle, sulh-i umumî
dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i lâhiye-
den bekleyebilirsiniz.
KNC KELME:
Müddet-i hayatmda tecrübelerimle fikrimde tevellüt
eden fludur:
Yeis en dehfletli bir hastalktr ki, âlem-i slâmn kalbi-
ne girmifl. flte o yeistir ki, bizi öldürmüfl gibi, garpta bir-
iki milyonluk küçük bir devlet, flarkta yirmi milyon Müs-
lümanlar kendine hizmetkâr ve vatanlarn müstemleke
hükmüne getirmifl. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkmz
öldürmüfl, menfaat-i umumiyeyi brakp menfaat-i flahsi-
yeye nazarmz hasrettirmifl. Hem o yeistir ki, kuvve-i
maneviyemizi krmfl. Az bir kuvvetle, imandan gelen
kuvve-i maneviye ile flarktan garba kadar istilâ etti¤i
TARHÇE- HAYATI
| 151
LK
H
AYATI
kefaret:
ifllenen bir günahn kar-
fllkla giderilmesi.
kyamet:
bütün kâinâtn Allah ta-
rafndan tâyin edilen bir vakitte
yklp mahvolmas.
kuvve-i maneviye:
mânevi kuv-
vet, moral, mâneviyâttan gelen
dayanma gücü.
küre-i arz:
yerküre; dünya.
mebde:
bafllama, bafllangç, kay-
nak, kök, esas.
medeniyet:
sosyal meselelerde,
ilim, fen ve sanatta daha tekâmül
etmifl geliflmifl cemiyet.
menfaat-i flahsiye:
flahsî menfa-
at.
menfaat-i umumiye:
genel men-
faat.
müddet-i hayat:
hayat müddeti;
ömür.
münteha:
son, en son derece, en
son yer, nihâyet.
müstemleke:
sömürge.
nazar:
bakma, bakfl, göz atma;
düflünme.
nev-i befler:
insan nevi, insanlk,
bütün insanlar.
rahmet-i lâhiye:
Allahn rahme-
ti.
saadet-i dünyeviye:
dünya mut-
lulu¤u.
sulh-i umumî:
genel barfl.
flark:
do¤u.
tedenni:
afla¤ düflme, daha kötü
bir dereceye düflme, alçalma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tevellüt:
do¤ma, do¤um, do¤-
muflluk.
yeis:
ümitsizlik.
zulüm:
hakszlk, eziyet.
ahlâk:
görgü, huy, terbiye.
âlem-i slâm:
slâm âlemi.
befler:
insan.
dehflet:
bir tehlike veya kor-
kunç birfley karflsnda duyu-
lan ürküntü; ola¤anüstü fley-
ler karflsndaki flaflknlk.
derç:
içine alma, katma, koy-
ma, yerlefltirme.
ftraten:
yaratlfl olarak, ya-
ratlfl bakmndan.
ftrat- befleriye:
insan yara-
tlfl; insan tabiat.
garp:
bat.
hak:
do¤ru, gerçek; adalet;
pay; geçmifl ve harcanmfl
emek; herfleyi hakkyla yara-
tan, varl¤ hak olan ve her
hakkn sahibi olan anlamnda
Allahn ismi.
hakikat,:
gerçek.
hakikat-i slâmiye:
slâmiyet
hakikat.
hakikî:
gerçek.
hasr:
çekme, mâl etme, mah-
sus klma.
hatiat:
hatâlar; günahlar; kö-
tülükler; yanlfllar.
hatt- müstakim:
do¤ru çizgi,
do¤ru yol.
hizmetkâr:
hizmetçi.
iman:
inanma, itikat; Resul-i
Ekremin (a.s.m.) tebli¤ etti¤i
inanlmas gerekli esaslar
tasdik etmekten do¤an bir
nurdur.
istikbal:
gelecek zaman.
istilâ:
kaplama, yaylma, ele
geçirme.
kâinat:
Allahn dflnda var
olan herfley, bütün varlklar,
dünya.