Tarihçe-i Hayat - page 150

Biliniz ki, bizim murad›m›z, medeniyetin mehasini ve
beflere menfaati bulunan iyilikleridir. Yoksa, medeniyetin
günahlar›, seyyiatlar› de¤il ki; ahmaklar o seyyiatlar›,
o sefahatleri mehasin zannedip, taklit edip, mal›m›z› ha-
rap ettiler. Ve dini rüflvet verip, dünyay› da kazanamad›-
lar. Medeniyetin günahlar› iyiliklerine galebe edip, seyyi-
at› hasenat›na racih gelmekle, befler iki Harb-i Umumî
ile iki dehfletli tokat yiyip, o günahkâr medeniyeti zirüze-
ber edip, öyle bir kustu ki, yeryüzünü kanla bulaflt›rd›.
‹nflaallah istikbaldeki ‹slâmiyetin kuvvetiyle, medeniyetin
mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden te-
mizleyecek, sulh-i umumîyi de temin edecek.
Evet, Avrupa’n›n medeniyeti fazilet ve hüda üstüne te-
sis edilmedi¤inden, belki heves ve heva, rekabet ve ta-
hakküm üzerine bina edildi¤inden; flimdiye kadar mede-
niyetin seyyiat› hasenat›na galebe edip ihtilâlci komite-
lerle kurtlaflm›fl bir a¤aç hükmüne girdi¤i cihetle; Asya
medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil
hükmündedir. Ve az vakitte galebe edecektir.
Acaba istikbale karfl›, ehl-i iman ve ‹slâm için, böyle
maddî ve manevî terakkiyata vesile ve kuvvetli, sars›lmaz
esbap varken ve demiryolu gibi istikbal saadetine yol aç›l-
d›¤› hâlde, nas›l me
’
yus olup ye
’
se düflüyorsunuz ve
âlem-i ‹slâm›n kuvve-i maneviyesini k›r›yorsunuz? Ve ye-
is ve ümitsizlikle zannediyorsunuz ki,
“
Dünya herkese ve
ecnebilere terakki dünyas›d›r; fakat, yaln›z bîçare ehl-i ‹s-
lâm için tedenni dünyas› oldu
”
diye pek yanl›fl bir hataya
düflüyorsunuz. Madem meylü
’
l-istikmal (tekemmül meyli)
ahmak:
düflünce kusurlu.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi.
befler:
insan.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cihet:
yön, taraf; vesile, sebep,
bahâne.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karfl›s›nda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karfl›s›ndaki
flaflk›nl›k.
delil:
bilinmeyeni keflfetmek ve-
ya bilinenin do¤rulu¤unu göster-
mek için vas›ta olarak kullan›lan
husus.
ecnebi:
yabanc›; garip, al›fl›lma-
m›fl; baflka milletten olan.
edip:
edebiyatç›, yazar.
ehl-i iman:
hakk› kabul ve tasdik
etmifl olanlar, dînin bütün hakî-
katlerini kabul edenler, îman sa-
hipleri.
ehl-i ‹slâm:
Müslümanlar.
esbap:
sebepler.
fazilet:
meziyet, iyilik, ilim ve
iman, irfan yönünden yüksek de-
rece; erdem; dinî ve ahlâkî görev-
lere uyma derecesi.
galebe:
üstün gelmek, yenmek,
bozmak, çokluk.
günahkâr:
günah iflleyen.
harap:
y›k›lm›fl, eskimifl.
Harb-i Umumî:
Dünya Savafl› (I.,
II.).
hasenat:
hay›rlar, iyilik ve güzel-
likler.
heva:
istek, heves, nefsin arzusu.
heves:
gelip geçici istek.
hüda:
do¤ru yol, istikàmet.
ihtilâl:
ayaklanma, devlete isyan,
bozukluk, kar›fl›kl›k.
istikbal:
gelecek zaman.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl gizli cemiyet.
kuvve-i maneviye:
mânevi kuv-
vet, moral, mâneviyâttan gelen
dayanma gücü.
medar:
sebep, vâs›ta, vesîle.
medeniyet:
sosyal meselelerde,
ilim, fen ve sanatta daha tekâmül
etmifl geliflmifl cemiyet.
mehasin:
güzellikler, iyilikler, iyi
ahlâklar, insana verilen hüsün ve
cemâl.
menfaat:
fayda.
meyl:
yönelme, e¤ilim, arzu.
meylü’l-istikmal:
olgunlu¤a er-
meyi isteme arzusu.
me’yus:
ümitsiz, kederli.
murat:
istenen, talep edilen, di-
lek.
150 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
racih:
üstün olan, k›ymet ve
fazîlet ve îtibar› fazla olan,
tercih edilen.
rekabet:
rakip olma.
rüflt:
bülu¤a erme, olgunluk
hali, iyi kötü, fayda zarar ay›-
r›m›n› yapabilme durumu;
do¤ruya ba¤lanma, hak yo-
lunda salâbet.
saadet:
mutluluk.
sefahet:
zevk, e¤lence ve ya-
sak fleylere düflkünlük.
seyyiat:
kötülükler, günahlar,
suçlar.
sulh-i umumî:
genel bar›fl.
tahakküm:
zorbal›k etme;
zorla hükmetme, mânevî
bask›.
taklit:
benzetmeye ve ben-
zemeye çal›flmak, benzerini
yapmak, birine benzemeye
çal›flmak.
tedenni:
afla¤› düflme, daha
kötü bir dereceye düflme, al-
çalma.
tekâmül:
ilerleme, olgunlafl-
ma.
temin:
sa¤lama, karrfl›lama.
terakki:
yükselme, ilerleme.
terakkiyat:
yükselifller, ilerle-
meler.
tesis:
kurmak, meydana ge-
tirmek, temellefltirmek, esas-
lar koymak.
vesile:
sebep, vas›ta, f›rsat,
bahane.
yeis:
ümitsizlik.
zan:
flüphe, zannetmek, san-
mak, sezme.
zemin:
yer; yüzey, sat›h.
zîrüzeber:
alt üst, karma ka-
r›fl›k, darmada¤›n›k.
1...,140,141,142,143,144,145,146,147,148,149 151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,...1390
Powered by FlippingBook