Bu davama çok bürhanlardan ders almflm. fiimdi o
bürhanlardan mukaddematl bir buçuk bürhan zikrede-
ce¤im. O bürhann mukaddematna bafllyoruz:
slâmiyet hakaik hem manen, hem maddeten terakki
etmeye kabil ve mükemmel bir istidad var.
Birinci cihet
olan manen terakki ise:
Biliniz! Ha-
kikî vukuat kaydeden tarih, hakikate en do¤ru flahittir.
(flte tarih bize gösteriyor.) Hatta, Rusu ma¤lûp eden Ja-
pon baflkumandannn slâmiyetin hakkaniyetine flaha-
deti de fludur ki: Hakikat- slâmiyenin kuvveti nispetin-
de ve Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri de-
recesinde ehl-i slâm temeddün edip terakki etti¤ini tarih
gösteriyor. Ve ehl-i slâmn hakikat-i slâmiyede zaafiyeti
derecesinde tevahhufl ettiklerini, vahflete ve tedenniye
düfltüklerini ve hercümerç içinde belâlara, ma¤lûbiyetle-
re düfltüklerini tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilakistir.
.........
E¤er biz ahlâk- slâmiyenin ve hakaik- imaniyenin ke-
malâtn ef
alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbet-
te cemaatlerle slâmiyete girecekler; belki küre-i arzn ba-
z kt
alar ve devletleri de slâmiyete dehalet edecekler.
.........
Ey bu Cami-i Emevîdeki kardefllerim gibi âlem-i slâ-
mn cami-i kebirinde olan kardefllerim! Siz de ibret alnz.
Bu krk befl senedeki bu dehfletli hâdisattan ibret alnz.
hakikat-i slâmiyet:
slâmiyetin
do¤rular, gerçekleri, esaslar.
ahlâk- islâmiye:
slâm ahlâk, s-
lâmn öngördü¤ü görgü ve terbi-
ye kurallar.
âlem-i islâm:
slâm âlemi.
bilâkis:
aksine, tersine.
bürhan:
birfleyi ispatlamak için
kullanlan delil, ispat vâstas.
cami-i kebir:
büyük cami.
cemaat:
topluluk.
cihet:
yön, taraf; vesile, sebep,
bahâne.
dehalet:
s¤nmak, aman dile-
mek, medet, yardm isteyifl.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karflsnda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karflsndaki
flaflknlk.
efal:
fiiller, hareketler.
ehl-i slâm:
Müslümanlar.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakaik:
gerçekler, hakîkatler.
hakaik- imaniye:
îman hakîkat-
leri.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i slâmiye:
slâmiyet ha-
kikat.
144 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
Hakikî:
gerçek.
hakkaniyet:
haktan ve do¤-
ruluktan ayrlmama, gerçek-
lik, do¤ruluk.
hercümerç:
darmada¤n, al-
lak bullak, karmakarflk.
ibret:
uyankl¤a sebep olan
ders; çok çirkin ve düflündü-
rücü; tuhaf, acayip.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
izhar:
ortaya koyma, aç¤a ç-
karma; gösterme.
kabil:
mümkün, muhtemel;
kabul eden.
kemalât:
olgunluklar, mü-
kemmellikler, faziletler.
kta:
dünyann kara parçala-
rndan her biri.
küre-i arz:
yerküre; dünya.
ma¤lûp:
yenilen.
manen:
mânâ îtibâriyle ve
mânevî olarak.
mukaddemat:
bafllangçlar,
hazrlklar.
nispet:
oran, miktar.
sair:
baflkas, di¤eri, birfley-
den geri kalan, maadâ.
flahadet:
görme, flahit olma;
tanklk.
tâbi:
kitap basan.
tedenni:
alçalma, düflüfl.
temeddün:
medenileflme.
terakkî:
yükselme, ilerleme.
tevahhufl:
korkma, ürkme,
vahflete düflme, kaçma, çe-
kinme.
vahflet:
korku ve ürküntü,
vahflîlik, sszlk, yabanilik.
vukuat:
vakalar, hâdiseler.
zafiyet:
zayflk, güçsüzlük.
zikr:
anmak, Allah zikret-
mek.