CEVAPLARDAN BR KISIM
Öyle ise ben derim: Hakikaten sizin harikulâde fleca-
ate istidadnz vardr. Zira, bir menfaat veya cüzî bir hay-
siyet veya itibarî bir fleref için veya Filân yi¤ittir sözle-
rini iflitmek gibi küçük emirlere hayatn istihfaf eden ve-
ya a¤asnn namusunu istizam için kendini feda eden
kimseler, e¤er uyansalar, hazinelere de¤er olan slâmiyet
milliyetine,
(HAfiYE)
yani üç yüz milyon slâmn uhuvvetle-
rini ve manevî yardmlarn kazandran slâmiyet milliye-
tine, binler ruhu da olsa, acaba istihfaf- hayat etmezler
mi? Elbette hayatn on paraya satan, on liraya binler
flevkle satar.
Maatteessüf, güzel fleylerimiz gayrimüslimler eline
geçti¤i gibi, güzel olan ahlâklarmz da yine gayrimüs-
limler çalmfllar. Güya bizim bir ksm içtimaî ahlâk- âli-
yemiz, yanmzda revaç bulmad¤ndan, bize darlp on-
lara gitmifl; ve onlarn bir ksm rezaili, kendileri içinde
çok revaç bulmad¤ndan, cehaletimizin pazarna getiril-
mifl!..
Hem, büyük bir taaccüp ile görmüyor musunuz ki, ter-
akkiyat- hâzrann üssülesas ve belki din-i hakkn muk-
tezas olan Ben ölürsem devletim, milletim ve
ahbaplarm sa¤drlar gibi kelime-i beyza ve haslet-i
hamray gayrimüslimler çalmfllar. Çünkü, onlarn bir
fedaîsi der: Ben ölürsem, milletim sa¤ olsun; içinde bir
HAfiYE:
Milliyetimiz bir vücuttur; ruhu slâmiyet, akl Kurân ve iman-
dr.
ahbap:
dost, dostlar, sevilenler.
ahlâk:
görgü, terbiye, huy.
ahlâk- âliye:
yüksek, üstün ah-
lâk.
cehalet:
bilgisizlik, cahillik.
cüzî:
azdan olan, parçaya âit
olan; pek az; kymetsiz.
din-i hak:
hak din, slâmiyet.
emir:
bkz. emr.
feda:
fakir.
fedaî:
fedakar, kendini bir hizme-
te adayan.
gayrimüslim:
Müslüman olma-
yan.
hakikat:
gerçek.
harikulâde:
ola¤anüstü, flaflrtc
derecede.
haslet-i hamra:
hamiyet, gayret
ve utanmadan gelen ve yüz k-
zarmas fleklinde görülen güzel
bir huy.
hafliye:
dipnot.
haysiyet:
itibar, de¤er, fleref, ky-
138 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
met, derece, mertebe; cihet,
bakm.
hazine:
de¤erli mücevherler-
le dolu sandk, define.
içtimaî:
sosyal hayatla ilgili.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istihfaf:
hafife alma, küçüm-
seme.
istihfaf- hayat:
hayat kü-
çümseme.
istizam:
büyütme.
itibarî:
gerçek olmayan, var-
saylan.
kelime-i beyza:
parlak, ky-
metli söz.
maatteessüf:
üzülerek; üzün-
tüyle ifâde etmek gerekir ki
;
yazklar, teessüfler olsun; ne
yazk ki
.
menfaat:
fayda.
milliyet:
milliyetçilik fikri.
mukteza:
gereken, lâzm ge-
len, îcap eden.
namus:
iffet, rz, edeb, hayâ.
kanun; fleriat.
revaç:
sürüm, kymet, de¤er,
geçerlik, makbuliyet.
rezail:
rezillikler.
flecaat:
hak ve hakîkat cesâ-
ret arslan kesilme, cesâret,
öfke duygusunun orta dere-
cesi.
fleref:
onur, haysiyet.
flevk:
çok fliddetli arzu, nefle.
taaccüp:
flaflknlkla karflla-
ma, hayret etme.
terakkiyat- hâzra:
flimdiki
geliflmeler.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i, samîmi dostluk.
üssülesas:
gerçek ve sa¤lam
temel.