mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. flte, Asr-
Saadet...
Sual:
Bir büyük adama ve bir velîye ve bir fleyhe ve
bir büyük âlime karfl nasl hür olaca¤z? Onlar, meziyet-
leri için, bize tahakküm etmek haklardr. Biz onlarn fa-
ziletlerinin esiriyiz.
Cevap:
Velâyetin, fleyhli¤in, büyüklü¤ün fle
ni, tevazu
ve mahviyettir; tekebbür ve tahakküm de¤ildir. Demek,
tekebbür eden, sabiyy-i mütefleyyihtir; siz de büyük tan-
maynz.
Sual:
Heyhat! Bize teselli veren flu ulvî emeli yese
inklâp ettiren ve etrafmzda hayatmz zehirlendirmek
ve devletimizi parça parça etmek için a¤zlarn açmfl
olan o müthifl ylanlara ne diyece¤iz?
Cevap:
Korkmaynz; medeniyet, fazilet ve hürriyet
âlem-i insaniyette galebe çalmaya bafllad¤ndan, bizza-
rure terazinin öteki yüzü fley
en fefley
en hafifleflecektir.
Farzmuhal olarak -Allah etmesin- e¤er bizi parça parça
edip öldürseler; emin olunuz, biz yirmi olarak ölece¤iz,
üç yüz olarak dirilece¤iz. Baflmzdan rezail ve ihtilâfatn
gubarn silkip, hakikî münevver ve müttehit olarak ker-
van- benîbeflere pifldarlk edece¤iz. Biz, en fledit, en ka-
vi ve en bâkî hayat intaç eden öyle bir ölümden kork-
mayz. Biz ölsek de, slâmiyet sa¤ kalr. O millet-i kudsi-
ye sa¤ olsun.
TARHÇE- HAYATI
| 131
LK
H
AYATI
zorlu.
kervan- benîbefler:
insano¤ulla-
r kervan.
mahviyet:
tevâzu, alçak gönüllü-
lük.
medeniyet:
sosyal meselelerde,
ilim, fen ve sanatta daha tekâmül
etmifl geliflmifl cemiyet.
meziyet:
iyi ve do¤ru hareket;
üstünlük vasflar.
millet-i kudsiye:
yüce millet.
münevver:
nurlu, aydn.
müsavi:
birbirine denk, ayn sevi-
yede olan.
müttehit:
birleflmifl.
pifldar:
öncü, kumandan, önde gi-
den.
rezail:
rezillikler.
sabiyy-i mütefleyyih:
kendini
yafll gösteren çocuk; büyüklük
taslayan küçük.
fledit:
fliddetli.
flen:
ifl, gerek, tavr, hal, birfleyin
husûsiyetinin fiilî görünümü, neti-
cesi ve eseri.
fieyh:
tarikat dersi veren mânevî
lider, mürflid.
tahakküm:
zorbalk etme; zorla
hükmetme, mânevî bask.
tekebbür:
kibirlenme, kendini
büyük sayma.
teselli:
üzüntülü bir kimseyi söz
ve ö¤ütte ferahlandrma.
tevazu:
alçak gönüllülük, kibirsiz-
lik, mahviyet.
ulvî:
yüce, yüksek.
velâyet:
velîlik, velî olan kimse-
nin hâli.
velî:
bak. evliyâ, Allahn sevgili
kulu.
yes:
ümitsizlik.
âlem-i insaniyet:
insanlk
âlemi.
âlim:
ilim ile u¤raflan; çok bil-
gili; bilgin.
Asr- Saadet:
mutluluk ça¤,
Peygamber
Efendimizin
(a.s.m.) peygamber olarak
dünyada bulundu¤u devir.
bâkî:
ebedî, dâimî, sonu gel-
mez, ölmez, sonsuz, geride
kalan, arta kalan; ebedî, son-
suz, ölmez, daimî manasnda
Cenâb- Hakkn bir ismi.
bizzarure:
kesinlikle, zarûri
olarak, mecburî olarak.
emel:
ümit, fliddetli istek, gà-
ye.
esir:
köle.
farzmuhal:
olmas imkânsz
olup, var gibi kabul etmek; ol-
mayacak fleyi olmufl gibi dü-
flünmek.
fazilet:
meziyet, iyilik, ilim ve
iman, irfan yönünden yüksek
derece; erdem; dinî ve ahlâkî
görevlere uyma derecesi.
galebe:
üstün gelmek, yen-
mek, bozmak, çokluk.
gayrimüslim:
Müslüman ol-
mayan.
gubar:
toz.
hakikî:
gerçek.
hürriyet:
özgürlük, ba¤ms-
zlk, serbest olufl.
ihtilâfat:
ihtilâflar, birbirine
zt ve farkl fleyler, farkllklar.
inklâp:
bir halden di¤er bir
hâle geçme; de¤iflme, köklü
de¤iflim.
intac:
netice verme, do¤ur-
ma.
kavi:
kuvvetli, sa¤lam, metin,