Tarihçe-i Hayat - page 121

Ey paflalar, zabitler! Bütün kuvvetimle derim ki:
Gazetelerde neflretti¤im umum makalât›mdaki umum
hakaikte nihayet derecede mus›rr›m. fiayet zaman-› ma-
zi canibinden, Asr-› Saadet mahkemesinden adaletna-
me-i fleriatla davet olunsam; neflretti¤im hakaik› aynen
ibraz edece¤im. Olsa olsa o zaman›n ilcaat›n›n modas›-
na göre bir libas giydirece¤im.
fiayet müstakbel taraf›ndan üç yüz sene sonraki tenki-
dat-› ukalâ mahkemesinden tarih celpnamesiyle celp
olunsam, yine bu hakikatleri tevessü ve inbisat ile çatla-
yan baz› yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak ora-
da da gösterece¤im. Demek, hakikat tahavvül etmez,
hakikat hakt›r,
1
p
¬r
«n
?n
Y '
¤r
©o
j n
’n
h ƒ o
?r
©n
j t
?n
ër
dn
G
Millet uyanm›fl;
mugalâta ve cerbeze ile i¤fal olunsa da, devam etmeye-
cektir. Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü k›sad›r. Fe-
veran eden efkâr-› umumîye ile, o aldatmalar ve muga-
lâtalar da¤›lacak ve hakikat meydana ç›kacakt›r, inflaal-
lah.
Sizin iflkenceli hapishanenizin hâli, zaman müthifl,
mekân muvahhifl, mahpusîn mütevahhifl, gazeteler mür-
cif, efkâr müflevvefl, kalpler hazin, vicdanlar müteessir
ve me’yus, bidayet-i hâlde memurlar flematetli, nöbetçi-
ler müz’iç olmakla beraber, vicdan›m beni tazip etmedi-
¤i için, o hâl bana e¤lence gibiydi. Musibetlerin tenev-
vüü, musikinin na¤melerinin tenevvüü gibi bana geliyor-
du.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 121
LK
H
AYATI
nefleli olma.
libas:
elbise.
mahpusîn:
mahpuslar.
me’yus:
ümitsiz, kederli.
mugalâta:
yan›lt›c› söz etme, saf-
sata.
mus›r:
›srarl›.
musibet:
belâ, felâket, hastal›k,
dert, s›k›nt›, ezâ, bafla gelen ac›
durumlar.
musiki:
müzik, güzel sesler, na¤-
meler.
muvahhifl:
vahflet veren; korku-
tup ürküten.
mürcif:
fitne ve fesat için ortal›¤›
kar›flt›ran.
müstakbel:
ilerideki, gelecek; ge-
lecek zaman.
müflevvefl:
karmakar›fl›k, düzen-
siz anlafl›lmaz.
müteessir:
tesir alt›nda kalm›fl,
üzülmüfl veya sevinmifl, hissiyat›-
na dokunmufl, üzüntülü.
mütevahhifl:
ürken, korkan.
müz’iç:
rahats›z eden, s›k›nt› ve-
ren.
na¤me:
âhenk, güzel, ses, âvaz,
ezgi, te¤anni.
neflr:
yaymak; K›yâmetten sonra
bütün insanlar›n dirilip, toplan-
d›ktan sonra da¤›l›p yay›lmalar›.
nihayet:
son.
flematet:
kuru gürültü, flamata.
tahavvül:
bir halden di¤er bir ha-
le geçme, de¤iflme, dönüflme, de-
¤ifliklik.
tazip:
ac› çektirme, s›k›nt› verme,
azap çektirme, incitme.
telâkki:
anlama, anlay›fl, kabul
etme.
tenevvü:
çeflitlenme, çeflit çeflit
olma.
tenkidat-› ukalâ:
ak›llar›n tenkid-
leri.
tevessü:
geniflleme, yay›lma, çat-
lama.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
vicdan:
insan›n içindeki iyiyi kö-
tüden ay›rabilen ve iyilik etmek-
ten lezzet duyan ve kötülükten
elem alan mânevî bir his.
zabit:
subay, askere kumanda
eden rütbeli asker, kuvvetli, ya-
vuz; zabteden.
zaman-› mazi:
geçmifl zaman.
adaletname-i fleriat:
fleriat›n
mahkeme ça¤r› pusulas›.
Asr-› Saadet:
mutluluk ça¤›,
Peygamber
Efendimizin
(a.s.m.) peygamber olarak
dünyada bulundu¤u devir.
bidayet-i hâl:
hâlin bafllang›-
c›.
canib:
yan, yön, cihet, taraf.
celp:
kendi taraf›na çekmek,
götürmek, kazanmak.
celpname:
ça¤r› pusulas›.
cerbeze:
hakl› haks›z sözlerle
hakîkati gizlemek; aldat›c›
kurnazl›k.
efkâr:
fikirler, düflünceler.
efkâr-› umumî:
kamuoyu,
umumun fikiri.
feveran:
ç›kma, f›flk›rma.
hakaik:
gerçekler, hakîkatler.
hakikat:
gerçek.
hayal:
zihinde tasarlanan,
canland›r›lan ve gerçeklefl-
mesi özlenen fley, düfl, hulya;
görüntü; belli belirsiz görülen
fley, gölge.
hazin:
hüzün veren, ac›kl›,
kederli.
i¤fal:
kand›rma, aldatma, gaf-
lette b›rakma.
ilcaat:
gereklilik, iflin gere¤i.
inbisat:
geniflleme, yay›lma;
aç›k yüzlü olma, sevinçli ve
1.
Hak yücedir ve hiçbir fley ondan daha yüce de¤ildir. (
Keflfü'l-Hafâ
, 1:127, hadis no: 362.)
1...,111,112,113,114,115,116,117,118,119,120 122,123,124,125,126,127,128,129,130,131,...1390
Powered by FlippingBook