ecram ve elvah- âlemi, gazetelere bedel mütalâa edece-
¤im.
Muarradr feza-i feyzimiz fleyn-i temennadan.
Bize dad- ezeldir zîrden bâlâdan isti¤na.
Çekildik neflve-i ümitten, tûl-i emellerden.
Öyle mecnunuz ki, ettik vuslat- Leylâ
dan isti¤na.
* * *
Temb i h
Medeniyetten istifam, sizi düflündürecek. Evet, böyle
istibdat ve sefahate ve zilletle memzuç medeniyete, be-
deviyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eflhas fakir ve
sefih ve ahlâksz eder. Fakat
hakikî medeniyet, nev-i in-
sann terakki ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev
iyesinin
kuvveden fiile çkmasna hizmet etti¤inden bu nokta-i
nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir.
Hem de mana-i meflrutiyete iptilâ ve muhabbetimin
sebebi fludur ki:
Asya
nn ve âlem-i slâmn istikbalde te-
rakkisinin birinci kaps meflrutiyet-i meflrua ve fleriat da-
iresindeki hürriyettir. Ve tâli ve taht ve baht- slâmn
anahtar da meflrutiyetteki flûradr.
Zira, flimdiye kadar
üç yüz yetmifl milyon slâm ecanibin istibdad- manevîsi
altnda eziliyordu. fiimdi hâkimiyet-i slâmiye, âlemde,
bahusus bundan sonra Asyada hükümferma oldu¤u hâl-
de her bir ferd-i Müslüman hâkimiyetin bir cüz-i hakikîsi-
ne malik olur. Ve hürriyet üç yüz yetmifl milyon slâm
esaretten halâs etmeye bir çare-i yegânedir. Farz- muhal
TARHÇE- HAYATI
| 123
LK
H
AYATI
yönetim; zulüm ve tahakküm.
isti¤na:
Allahtan baflka kimsenin
minneti altna girmemek, gönül
toklu¤u.
istikbal:
gelecek zaman.
kuvve:
duygu, his, kàbiliyet.
malik:
sahip olan, mülk sahibi.
mecnun:
cinnet getirmifl, deli.
medeniyet:
sosyal meselelerde,
ilim, fen ve sanatta daha tekâmül
etmifl geliflmifl cemiyet.
memzuç:
karflmfl.
Meflrutiyet:
bir hükümdarn bafl-
kanl¤ altndaki millet meclisi ile
idâre edilen devlet sistemi.
meflrutiyet-i meflrua:
dîne uy-
gun meflrûtiyet.
Muarra:
yüksek, temiz, kötülük-
ten uzak.
muhabbet:
sevgi, sevmek.
mütalâa:
bir ifli düflünme; oku-
ma; tetkik etme, etraflca düflün-
me.
nev-i insan:
insan cinsi.
nokta-i nazar:
görüfl, bir nevi fi-
kir, bakfl açs.
sefahet:
zevk, e¤lence ve yasak
fleylere düflkünlük.
sefih:
helâl olmayan zevk ve e¤-
lencelere düflkün, sefâlete düfl-
müfl kimse.
fieriat:
do¤ru yol, hak din yolu; s-
lâm dini, slâmn bütün hüküm-
leri.
fleyn-i temenna:
minnettarl¤n
kusurlar, noksanlar.
flûrâ:
danflma.
taht:
hükümdarlarn oturdu¤u
büyük koltuk.
tali:
baht, ksmet, kader.
tekemmül:
olgunlaflma, kemâle
do¤ru gitme.
tenbih:
ikaz. Nasihat.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tercih:
birfleyi üstün tutma; seç-
me.
tûl-i emel:
bitmeyen arzu.
vuslat- Leylâ:
Leylâya kavuflma;
sevgiliyle buluflma.
zillet:
afla¤lk, horluk, alçaklk.
âlem:
dünya, kâinat.
âlem-i slâm:
slâm âlemi.
baht- slâm:
slâmn kaderi,
ikbali ve saadeti.
bahusus:
bilhassa, en çok,
özellikle, bu hususla beraber,
bununla beraber.
bâlâ:
yüksek, yukar, üst.
bedel:
karfllk, yerine.
bedeviyet:
göçebelik, ilkellik.
cüz
-i
hakikî:
gerçek parça,
bölüm.
çare-i yegâne:
tek çkar yol,
tek çâre.
dad- ezel:
Allah vergisi.
ecanip:
ecnebîler, yabanclar.
ecram:
maddeler, yldzlar.
elvah- âlem:
âlemin levha
ve manzaralar.
esaret:
esirlik.
eflhas:
flahslar.
farzmuhal:
olmas imkânsz
olup, var gibi kabul etmek; ol-
mayacak fleyi olmufl gibi dü-
flünmek.
ferd-i Müslüman:
Müslüman
her bir kifli.
fiil:
ifl, amel, olufl, hareket.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet:
üstünlük.
hâkimiyet-i slâmiye:
slâmi-
yetin topluma hâkimiyeti.
halâs:
kurtulma, kurtulufl.
hükümferma:
hüküm süren,
hükmünü geçiren.
iptilâ:
mübtelâ olmak, bra-
kamayacak derecede ba¤lan-
mak.
istibdad- manevî:
mânevî
diktatörlük.
istibdat:
kànuna ve nizâma
tâbî olmayan, keyfî, baskc