Hem de geçen sene tmarhanede tahsil etti¤im dersi,
flimdi bu mektepte itmam ettim. Musibet zamannn
uzunlu¤undan, uzun dersler gördüm. Dünyann ruhanî
lezzeti olan hüzn-i masumâne ve mazlumâneden, zayfa
flefkat ve gadre fliddet-i nefret dersini aldm.
Ümidim kavidir ki, çok masumlarn kalplerinden hara-
ret-i hüzünle tebahhur eden ay, vay ve ahlar, rah-
metli bir bulut teflkil edecektir. Ve âlem-i slâmdaki yeni
yeni slâm devletlerinin teflekkülleriyle o rahmetli bulut
teflekküle bafllamfltr.
E¤er medeniyet böyle haysiyet krc tecavüzlere ve ni-
fak verici iftiralara ve insafszcasna intikam fikirlerine ve
fleytancasna mugalâtalara ve diyanette lâubalicesine ha-
reketlere müsait bir zemin ise, herkes flahit olsun ki, o
saadet-saray- medeniyet tesmiye olunan böyle mahall-i
a¤raza bedel, Vilâyat- fiarkiyenin hürriyet-i mutlakann
meydan olan yüksek da¤larndaki bedeviyet ve vahflet
çadrlarn tercih ediyorum. Zira bu mimsiz medeniyette
görmedi¤im hürriyet-i fikir ve serbestî-i kelâm ve hüsnü-
niyet ve selâmet-i kalp, fiarkî Anadolunun da¤larnda
tam manasyla hükümfermadr.
Bildi¤ime göre edipler edepli olurlar. Edepsiz baz
gazeteleri naflir-i a¤raz görüyorum. E¤er edep böyle ise
ve efkâr- umumîye böyle karma karflk olsa, flahit olu-
nuz, böyle edebiyattan vazgeçtim. Bunda da dahil de¤i-
lim. Vatanmn yüksek da¤larnda, yani Baflit baflndaki
âlem-i slâm:
slâm âlemi.
bedeviyet:
göçebelik, ilkellik.
diyanet:
dinle ilgili olmak.
edep:
terbiye, güzel ahlâk.
edip:
edebiyatç, yazar.
efkâr- umumî:
kamuoyu, umu-
mun fikiri.
fikr:
düflünce.
gadr:
vefaszlk, hâinlik; merha-
metsizlik; zulüm..
hararet-i hüzün:
hüzün scakl¤.
haysiyet:
itibar, de¤er, fleref, ky-
met, derece, mertebe; cihet, ba-
km.
hükümferma:
hüküm süren,
hükmünü geçiren.
hürriyet-i fikir:
fikir ve düflünce
hürriyeti.
hürriyet-i mutlaka:
hiçbir kayt
ve flarta ba¤l olmayan bir hürri-
yet.
hüsn
ü
niyet:
iyi niyet.
hüzn-i masumâne:
masumca bir
hüzün.
iftira:
yalan yere birisini suçlu
göstermek, birisine suç atmak.
insaf:
merhamet ve adâlet dâire-
sinde hareket, hakîkat kabûl ve
itiraf.
intikam:
öç alma, hnç ve ac ç-
karma.
itmam:
tamamlama.
kavi:
kuvvetli, sa¤lam, metin,
zorlu.
lâubali:
geveze, zevzek.
mahall-i a¤raz:
kasten yaplan
kötülüklerin yeri.
masum:
günah, kötülü¤ü olma-
yan, suçsuz.
mazlumane:
zulme u¤rayarak.
medeniyet:
sosyal meselelerde,
ilim, fen ve sanatta daha tekâmül
etmifl geliflmifl cemiyet.
mektep:
okul; yaz yazacak yer.
mimsiz:.
mugalâta:
yanltc söz etme, saf-
sata.
Musibet:
belâ, felâket, hastalk,
dert, sknt, ezâ, bafla gelen ac
durumlar.
122 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
müsait:
uygun.
naflir-i a¤raz:
kasten söyle-
nen kötülükleri yayan.
nifak:
dfltan Müslüman gö-
ründü¤ü halde inanmamak,
ikiyüzlülük, dinde riyâ.
rahmet:
flefkat etme, merha-
met etme, esirgeme.
ruhanî:
cisim olmayp gözle
görülmeyen cin ve melâike
gibi bir mahlûk; ruhâ âit; ruh-
tan meydana gelmifl melek.
saadet-saray- medeniyet:.
selâmet-i kalp:
kalbin korku
ve kötülüklerden kurtulmas.
serbestî-i kelâm:
söz hür-
riyeti, konuflma özgürlü¤ü
flark:
do¤u.
flefkat:
karfllksz, sâfî sevgi
besleme; baflkasnn kederiy-
le alâkalanma, acyarak mer-
hamet etme.
fliddet-i nefret:
fliddetli nef-
ret.
tahsil:
gelir elde etme, hâsl
etmek, elde etmek.
tebahhur:
buharlaflmak.
tecavüz:
haddini aflma; söz
veya hareketle ileri gitme,
saldrma.
tesmiye:
isimlendirme, ad
verme.
teflekkül:
meydana gelme,
flekillenme, flekil alma.
teflkil:
meydana getirme, or-
taya koyma.
tmarhane:
akl hastahanesi.
vahflet:
korku ve ürküntü,
vahflîlik, sszlk, yabanilik.
vilâyat- flarkiye:
flark, do¤u
vilâyetleri.
zemin:
yer; yüzey, sath.