ve bir menba da medreseler olmak lâzmdr. Tâ ulema-i
din, fünun ile ünsiyet peyda etsin.
Zira, o vilâyatta yar
bedevî vatandafllarn zimam- ihtiyar, ulema elindedir.
Ve o saik ile Dersaadete geldim. Saadet tevehhümü
ile, o vakitte, flimdi münkasm olmufl, fliddetlenmifl
olan istibdatlar, merhum Sultan- Mahlûa isnat edildi¤i
hâlde; onun zaptiye nazr ile bana verdi¤i maafl ve ih-
san- flahanesini kabul etmedim, reddettim; hata ettim.
Fakat o hatam, medrese ilmi ile dünya maln isteyenle-
rin yanlfllarn göstermekle hayr oldu. Aklm feda et-
tim. Hürriyetimi terk etmedim. O flefkatli Sultana boyun
e¤medim. fiahsî menfaatimi terk ettim.
fiimdiki sivrisinekler beni cebir ile de¤il; muhabbetle
kendilerine müttefik edebilirler. Bir buçuk senedir bura-
da memleketimin neflr-i maarifi için çalflyorum. stan-
bulun ekserîsi bunu bilir.
Ben ki bir hamaln o¤luyum. Bu kadar dünya bana
müyesser iken kendi nefsimi hamal o¤ullu¤undan ve
fakr- hâlden çkarmadm. Ve dünya ile kökleflemedi¤im
ve en sevdi¤im mevki olan Vilâyat- fiarkiyenin yüksek
da¤larn terk etmekle millet için tmarhaneye, tevkifha-
neye ve Meflrutiyet zamannda iflkenceli hapishaneye
düflmeme sebebiyet veren öyle umurlara teflebbüs et-
mekle büyük bir cinayet eyledim ki; bu dehfletli mahke-
meye girdim.
cinayet:
birisini öldürmek, katl.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karflsnda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karflsndaki
flaflknlk.
Dersaadet:
baflkent, stanbul.
fakr-i hâl:
fakir olma hâli, yoksul-
luk, fakirlik.
fünun:
fenler.
ihsan- flahane:
padiflaha mah-
suz ihsan, mükâfat.
isnat:
dayandrma, mal etme, bi-
risi için bir fleyi söyledi veya yap-
t demek.
istibdat:
kànuna ve nizâma tâbî
olmayan, keyfî, baskc yönetim;
zulüm ve tahakküm.
medrese:
slâm tarihi boyunca
üniversite seviyesinde e¤itim ya-
plan müessese.
menba:
kaynak, merkez.
menfaat:
fayda.
merhum:
ölmüfl, rahmete kavufl-
mufl.
Meflrutiyet:
bir hükümdarn bafl-
kanl¤ altndaki millet meclisi ile
idâre edilen devlet sistemi.
mevki:
yer, bir fleyin bulundu¤u
veya meydana geldi¤i yer.
münkasim:
ksmlara, bölümlere
ayrlmfl.
müttefik:
birbirleriyle ayn fikirde
olan, birleflmifl, anlaflmfl olan.
müyesser:
nâsib olma.
nazr:
benzer olan.
nefis:
menfaatli her fleyi elde et-
mek isteyen flehvet, zararl gör-
dü¤ü herfleyi uzaklafltrmak iste-
yen gadap duygularnn kayna¤;
yaratlflla verilmifl olan arzu ve is-
112 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
tekler, meyiller, bedenin hissî
istekleri; can, kifli, öz varlk;
bir fleyin zat olan, kendisi.
neflr-i maarif:
ilim ve kültürü
yayma. E¤itimin yaygnlafl-
mas.
peyda:
mevcut, açk, âflikâr,
meydanda olan.
saadet:
mutluluk.
saik:
sevkeden.
sebebiyet:
sebep olma, se-
beplik.
Sultan:
hükümdar, saltanat
sahibi.
Sultan- Mahlû:
tahttan indi-
rilmifl olan sultan; II. Abdülha-
mit.
flefkat:
karfllksz, sâfî sevgi
besleme; baflkasnn kederiy-
le alâkalanma, acyarak mer-
hamet etme.
teflebbüs:
bir ifle giriflmek,
sa¤lam bir niyetle bir fleye
bafllamak.
tevehhüm:
zannetme, ev-
hamlanma, yok olan var zan-
netmekle ümitsizli¤e ve kor-
kuya düflme.
tevkifhane:
tevkif yeri, hapis-
hane.
ulema:
âlimler, bilginler.
ulema-i din:
din âlimleri.
umur:
ifller.
ünsiyet:
alflkanlk, dostluk,
ahbaplk, yaknlk.
vilâyat:
iller.
vilâyat- flarkiye:
Kürdistan
olarak da tâbir edilen do¤u
vilâyetleri.
zaptiye:
askerlik, subaylk.
zimam- ihtiyar:
insann ter-
cih etme iradesi, ihtiyar.