hayat-› maneviyem vard›r.” Ve bütün sefaletin ve flahsiya-
t›n esas› olan “Ben öldükten sonra dünya ne olursa olsun,
isterse tufan olsun”; veyahut
1
o
ô r
£n
? r
dG n
?n
õn
f n
Ón
a Ék
°û r
£n
Y t
âo
e r
¿p
G n
h
olan kelime-i hamka ve seciye-i avra, himmetimizin elini
tutmufl rehberlik ediyor.
‹flte, en iyi haslet ki, dinimizin muktezas›d›r, biz ruhu-
muzla, can›m›zla, vicdan›m›zla, fikrimizle ve bütün kuv-
vetimizle demeliyiz ki: “Biz ölsek, milletimiz olan ‹slâmi-
yet hayyd›r, ilelebet bâkîdir. Milletim sa¤ olsun. Sevab-›
uhrevî bana kâfidir. Milletin hayat›ndaki hayat-› manevi-
yem beni yaflatt›r›r, âlem-i ulvîde beni mütelezziz eder
2
Én
fp
Rho
Qr
ƒn
f o
?r
ƒn
j o
är
ƒn
ªr
dGn
h
deyip, Nurun ve hamiyetin nurlu reh-
berlerini kendimize rehber etmeliyiz.
.......
Sual:
“Her fleyden evvel bize lâz›m olan nedir?”
Cevap:
Do¤ruluk.
Sual:
“Daha?”
Cevap:
Yalan söylememek.
Sual:
“Sonra?”
Cevap:
S›dk, sadâkat, ihlâs, sebat, tesanüt.
Sual:
“Neden?”
Cevap:
Küfrün mahiyeti yaland›r. ‹man›n mahiyeti
s›dkt›r. fiu bürhan kâfi de¤il midir ki, hayat›m›z›n bekas›
iman›n ve s›dk›n ve tesanüdün devam›ylad›r?
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 139
‹
LK
H
AYATI
ilelebed:
sonsuza kadar.
iman:
inanmak, îtikad; Resul-i Ek-
remin (a.s.m.) tebli¤ etti¤i inan›l-
mas› gerekli esaslar› tasdik et-
mekten do¤an bir nurdur.
kâfi:
yeterli.
kelime-i hamka:
ahmakça söz,
ahmaklar›n sözü.
küfür:
îmans›zl›k, Allah’a inanma-
mak, hakk› kabul etmemek.
mahiyet:
birfleyin asl›, içyüzü,
esas›.
mukteza:
gereken, lâz›m gelen,
icap eden.
mütelezziz:
memnun, lezzet
alan, lezzet duyan.
nur:
ayd›nl›k, parlak, ›fl›k; Risale-i
Nur.
rehber:
yol gösteren.
sadakat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
sebat:
dayanmak, kararl› olmak.
seciye-i avra:
dünyaperestlik, sa-
dece dünyay› görenlerin tek göz-
lü, tek yönlü seciyesi.
sefalet:
periflanl›k, yoksulluk.
Sevab-› uhrevî:
âhiret için yap›-
lan, kazan›lan sevaplar.
s›dk:
do¤ruluk.
sual:
isteme, sorma.
flahsiyat:
flahs›n› düflünmeler.
tesanüt:
dayan›flma, birbirini
destekleme.
tesanüt:
dayan›flma, birbirini
destekleme.
tufan:
çok fliddetli ve her taraf›
kaplayan f›rt›nal› ya¤mur.
vicdan:
insan›n içindeki iyiyi kö-
tüden ay›rabilen ve iyilik etmek-
ten lezzet duyan ve kötülükten
elem alan mânevî bir his.
âlem-i ulvî:
yükseklerdeki
âlem ve dünyalar.
bâkî:
ebedî, dâimî, sonu gel-
mez, ölmez, sonsuz, geride
kalan, arta kalan; ebedî, son-
suz, ölmez, daimî manas›nda
Cenâb-› Hakk›n bir ismi.
beka:
varl›¤› devam ettirme;
devaml›l›k, sonsuzluk.
bürhan:
birfleyi ispatlamak
için kullan›lan delil, ispat vâs›-
tas›.
fikir:
düflünce.
hamiyet:
îman ve ‹slâm› sa-
vunma gayreti.
haslet:
huy, tabiat, karakter,
meziyet.
hayat-› maneviye:
mânevî
hayat.
hayy:
“gerçek hayat sahibi
olan ve bütün mahlûklara ha-
yat veren” anlam›nda Allah’›n
ismi..
himmet:
ciddî gayret, kalb ile
gösterilen samîmi gayret.
ihlâs:
yap›lan ibâdet ve ifller-
de hiçbir karfl›l›k ve menfaati
hakîki ve esas gaye etmeye-
rek, yaln›z ve yaln›z Allah r›-
zâs›n› esas maksat edinmek.
1.
E¤er susuzluktan ölürsem, bir damla ya¤mur ya¤mas›n.
2.
Ölüm, Nevruz Bayram› günümüzdür.