Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden flunu bekliyoruz ki:
Mazi ktasna geçmek için geldi¤iniz vakit, mezarmza
u¤raynz; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medre-
semin
(HAfiYE 1)
mezar tafl denilen ve kemiklerimizi misa-
fir eden ve Horhor topra¤nn kapcs olan kalenin bafl-
na taknz. Kapcya tembih edece¤iz; bizi ça¤rnz. Me-
zarmzdan
1
r
ş o
µ
n
d Ék
ÄĞ/
ĉn
g
sedasn ifliteceksiniz.
fiu zamann memesinden bizimle süt emen ve gözleri
arkada maziye bakan ve tasavvuratlar kendileri gibi
hakikatsiz ve ayrlmfl olan bu çocuklar, varsnlar flu kita-
bn
(HAfiYE 2)
hakaikn hayal tevehhüm etsinler. Zira ben
biliyorum ki, flu kitabn mesaili hakikat olarak sizde ta-
hakkuk edecektir.
Ey muhataplarm! Ben çok ba¤ryorum. Zira asr- sa-
lis-i aflrn, yani on üçüncü asrn minaresinin baflnda dur-
muflum, sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazi-
nin en derin derelerinde olanlar camie davet ediyorum.
flte ey iki hayatn ruhu hükmünde olan slâmiyeti b-
rakan iki ayakl mezar- müteharrik bedbahtlar! Gelen
neslin kapsnda durmaynz. Mezar sizi bekliyor; çekili-
niz. Tâ ki, hakikat-i slâmiyeyi hakkyla kâinat üzerinde
temevvüçsaz edecek olan nesl-i cedit gelsin!
HAfiYE 1:
Medresetüzzehrann Van'daki numunesi olan ve vefat eden
Horhor Medresesinin mezar tafl hükmünde bulunan Van Kalesi demek-
tir.
HAfiYE 2:
stikbalde telif edilecek Risale-i Nur Külliyatn hiss-i kable'l-
vuku ile haber veriyor.
asr:
yüzyl; ikindi namaz vakti.
asr- salis-i aflr:
on üçüncü yüzyl.
bedbaht:
bahtsz, mutsuz, kötü,
fenâ.
fikren:
düflünce itibâriyle, fikir
bakmndan.
hakaik:
gerçekler, hakîkatler.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i slâmiye:
slâmiyet ha-
kikat.
Hâfliye:
dipnot.
hayal:
zihinde tasarlanan, canlan-
drlan ve gerçekleflmesi özlenen
fley, düfl, hulya; görüntü; belli be-
lirsiz görülen fley, gölge.
hizmet:.
kâinat:
Allahn dflnda var
olan herfley, bütün varlklar,
dünya.
kta:
dünyann kara parçala-
rndan her biri.
mazi:
geçmifl zaman; geçen,
geçmifl olan.
medenî:
faziletli, terbiyeli, ki-
bar; flehirde oturan.
mesail:
meseleler.
mezar- müteharrik:
hareket
eden mezar.
muhatap:
söyleyeni dinle-
yen, kendisine hitap edilen.
nesil:
soy, sop, zürriyet, döl,
kuflak; halk; çocuk yapmak.
nesl-i cedit:
yeni nesil.
ruh:
özü, cevheri, esas, asl.
seda:
ses.
suret:
resim, flekil, görünüfl;
tarz, üslûp, cihet.
tahakkuk:
delil ile ispat edil-
me, gerçekleflme.
tasavvurat:
düflünceler.
tembih:
ikaz, ihtar, uyar.
temevvüçsaz:
dalgalandran.
tevehhüm:
zannetme, ev-
hamlanma, yok olan var zan-
netmekle ümitsizli¤e ve kor-
kuya düflme.
1.
Sizi tebrik ederiz.
136 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI