Tarihçe-i Hayat - page 147

Evet, baz› muhakkikîn-i ‹slâmiyenin bu yolda telifatla-
r› var. Bu Sekizinci dehfletli mânian›n zirüzeber olaca¤›-
na dair emareler görünüyor.
Evet, flimdi olmasa da otuz-k›rk sene sonra, fen ve ha-
kikî marifet ve medeniyetin mehasini bu üç kuvveti tam
teçhiz edip, cihazat›n› verip, o sekiz mânileri ma¤lûp
edip da¤›tmak için taharri-i hakikat meyelân›n› ve insaf›
ve muhabbet-i insaniyeti, o sekiz düflman taifesinin sekiz
cephesine göndermifl. fiimdi onlar› kaç›rmaya bafllam›fl.
‹nflaallah yar›m as›r sonra onlar› darmada¤›n edecek.
Evet meflhurdur ki: “En kat’î fazilet odur ki, düflman-
lar› dahi o faziletin tasdikine flahadet etsin.”
Bediüzzaman, misal olarak ‹slâmiyetin hakkaniyeti
hakk›nda takdirkâr ifadelerde bulunan Prens Bismarck
ile Mister Carlyle’›n sözlerini naklettikten sonra diyor:
‹flte Amerika ve Avrupa’n›n zekâ tarlalar› Mister
Carlyle ve Bismarck gibi böyle dâhî muhakkikleri mah-
sulât vermesine istinaden, ben de bütün kanaatimle de-
rim ki:
Avrupa ve Amerika ‹slâmiyetle hamiledir; günün birin-
de bir ‹slâmî devlet do¤uracak. Nas›l ki Osmanl›lar Avru-
pa ile hamile olup, bir Avrupa devleti do¤urdu.
Ey Cami-i Emevî’deki kardefllerim ve yar›m as›r sonra-
ki âlem-i ‹slâm camiindeki ihvanlar›m! Acaba bafltan bu-
raya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 147
‹
LK
H
AYATI
nelme.
muhabbet-i insaniyet:
insanl›k
sevgisi.
muhakkikîn-i islâmiye:
Müslü-
man muhakkikler.
muhakkik:
hakîkat› araflt›r›p bu-
lan, bir meselenin içyüzünü ince-
leyerek vâk›f olan, hakîkatlara
hakk›yla vâk›f olan ve ehl-i tahkik
olan büyük ‹slâm âlimleri.
mukaddeme:
girifl, ilk söz, bafl-
lang›ç, önde gelen.
nakl:
nakleden, tafl›yan.
flahadet
flahit olma, görme,
tan›kl›k; tasdik etmek.
taharri-i hakikat:
hakikatin arafl-
t›r›lmas›.
takdirkâr:
takdir eden.
tasdik:
onaylama, do¤rulama.
te’lifat:
te’lifler, kaleme al›nan
eserler, yaz›lanlar.
teçhiz:
donatma.
zirüzeber:
darmada¤›n, parça
parça.
âlem-i islâm:
‹slâm âlemi.
as›r:
yüzy›l.
cihazat:
cihazlar, maddî-mâ-
nevî âletler, lüzumlu edevât.
dâhî:
efline ender raslan›r hâ-
rikulade zekî, fetânet ve hik-
met sahibi.
emare:
delil; iflaret, belirti, iz.
fazilet:
meziyet, iyilik, ilim ve
iman, irfan yönünden yüksek
derece; erdem; dinî ve ahlâkî
görevlere uyma derecesi.
fen:
ilim, san’at; mârifet, hü-
ner.
hakikî:
gerçek.
hakkaniyet:
haktan ve do¤-
ruluktan ayr›lmama, gerçek-
lik, do¤ruluk.
ifade:
söz, anlat›m.
ihvan:
kardefller.
insaf:
merhamet ve adâlet
dâiresinde hareket, hakîkat›
kabûl ve itiraf.
istinaden:
dayanarak.
kanaat:
aç gözlü olmay›p h›rs
göstermemek, k›smetine râz›
olmak; inanç.
kat’î:
kesin.
mahsülât:
meyveler, ürünler,
neticeler.
mania:
engel.
marifet:
bilgi, bilme, tan›ma,
hüner, anlatma, övme.
medeniyet:
sosyal mesele-
lerde, ilim, fen ve sanatta da-
ha tekâmül etmifl geliflmifl
cemiyet.
mehasin:
güzellikler, iyilikler,
iyi ahlâklar, insana verilen hü-
sün ve cemâl.
meyelân:
bir tarafa e¤ilmifl,
ziyâde meyil gösterme, yö-
1...,137,138,139,140,141,142,143,144,145,146 148,149,150,151,152,153,154,155,156,157,...1390
Powered by FlippingBook