yardm eder. Güya bütün slâm taifeleri bir silsile-i nura-
niye ile birbirine ba¤ldr.
Nasl ki bir afliretin bir ferdi bir cinayet ifllese, o aflire-
tin bütün efrad, o afliretin düflman olan baflka afliretin
nazarnda müttehem olur. Güya her bir fert o cinayeti ifl-
lemifl gibi, o düflman afliret onlara düflman olur. O tek ci-
nayet, binler cinayet hükmüne geçer. E¤er o afliretin bir
ferdi, o afliretin mahiyetine temas eden medar- iftihar
bir iyilik yapsa, o afliretin bütün efrad onunla iftihar
eder. Güya her bir adam, aflirette o iyili¤i yapmfl gibi if-
tihar eder.
flte bu mezkûr hakikat içindir ki, bu zamanda, husu-
san krk-elli sene sonra, seyyie, fenalk iflleyenin üstünde
kalmaz. Belki milyonlar nüfus-i slâmiyenin hukukuna te-
cavüz olur; krk-elli sene sonra çok misalleri görülecek.
Ey bu sözlerimi dinleyen bu Cami-i Emevîdeki kar-
defller ve krk-elli sene sonra âlem-i slâm camiindeki ih-
van- Müslimîn! Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat
vermeye iktidarmz yok. Onun için mazuruz diye özür
beyan etmeyiniz. Bu özrünüz makbul de¤il. Tembelli¤i-
niz ve Neme lâzm deyip çalflmamanz ve ittihad- s-
lâm ile, milliyet-i hakikiye-i slâmiye ile gayrete gelmedi-
¤iniz, sizlere gayet büyük bir zarar ve bir hakszlktr.
flte, seyyie böyle binlere çkt¤ gibi, bu zamanda
hasene, yani slâmiyetin kudsiyetine temas eden iyilik,
yalnz iflleyene münhasr kalmaz. Belki bu hasene,
âlem-i islâm:
slâm âlemi.
aflîret:
kabîle, oymak, göçebe hâ-
linde yaflayan ço¤unlukla bir soy-
dan gelen insanlar.
beyan:
açklama; izah; anlatma.
cinayet:
birisini öldürmek, katl.
efrad:
fertler.
fert:
birey, kifli.
gayet:
çok, pek çok.
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek.
hasene:
iyilik, güzellik, hayrl
amel; Allah rzâsna uygun ifl.
hukuk:
haklar, insann cemiyet
hayatnda uymas gereken kàide-
ler, esaslar; hakly hakszdan ay-
ran kàideler.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iftihar:
övünme; baflkasnn iyi
bir hâli ile sevinme.
156 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
ihvan- Müslimîn:
Müslüman
kardefller.
iktidar:
güç, kuvvet.
ittihad- slâm:
slâm Birli¤i.
kudsiyet:
yücelik ve pâklk.
mahiyet:
birfleyin asl, içyüzü,
esâs.
makbul:
kabul edilmifl olan,
geçerli.
mazur:
özürlü olma, mâze-
retli.
medar- iftihar:
iftihar sebe-
bi.
menfaat:
fayda.
mezkûr:
sözü edilen, zikredi-
len, bahsedilen.
milliyet-i hakikiye-i slâmi-
ye:
slâmn gerçek milliyeti;
ruhu slâmiyet, akl Kurân ve
iman olan milliyet.
münhasr:
yalnz birfleye ve-
ya kimseye âit olan, mahsus
olan.
müttehem:
suçlanan, ken-
dinden flüphe edilen..
nazar:
bakma, bakfl, göz at-
ma; düflünme.
nüfus-i slâmiye:
Müslüman
nüfusu.
özür:
bir kusurun aff için
gösterilen sebep, bahane.
seyyie:
kötülük, günah, suç,
fenalk.
silsile-i nuraniye:
nurlu nesil,
nûrânî silsile.
taife:
kavim, kabîle, takm,
hususî bir snf meydana geti-
ren insanlar.
tecavüz:
haddini aflma; söz
veya hareketle ileri gitme,
saldrma.
temas:
de¤mek.