befl para onun tehdidine ehemmiyet vermiyor. Bu dab-
betülarzn hücumunu istihfaf ediyor ve kahramanckl¤y-
la diyor: Ey flimendifer! Sen gök gürültüsü gibi ba¤r-
manla beni korkutamazsn! Sebat ve metanetinin lisan-
hâli, güya der: Ey flimendifer, sen bir nizamn esirisin.
Senin
gem
in, dizginin, seni gezdirenin elindedir. Senin
bana tecavüz etmen haddin de¤il. Beni istibdadn altna
alamazsn. Haydi yoluna git, kumandannn izniyle yo-
lundan geç!
flte ey bu flimendiferdeki arkadafllarm ve elli sene
sonra fenlere çalflan kardefllerim! Bu masum çocu¤un
yerinde Rüstem-i ranî ve Herkül-i Yunanî, o acip kahra-
manlklaryla beraber tayy- zaman ederek o çocu¤un ye-
rinde bulunduklarn farz ediniz. Onlarn zamannda fli-
mendifer olmad¤ için, elbette, flimendiferin bir intizam
ile hareket etti¤ine bir itikatlar olmayacak. Birden bu tü-
nel deli¤inden baflnda atefl ve nefesi gök gürültüsü gibi,
gözlerinde elektrik berkleri oldu¤u hâlde birden çkan fli-
mendiferin dehfletli tehdit hücumuyla Rüstem ve Herkül
tarafna koflmasna karfl, o iki kahraman ne kadar kor-
kacaklar, ne kadar kaçacaklar; o harika cesaretleriyle bin
metreden fazla kaçacaklar. Baknz; nasl bu dabbetülar-
zn tehdidine karfl hürriyetleri, cesaretleri mahvolur.
Kaçmaktan baflka çare bulamyorlar. Çünkü, onlar, onun
kumandanna ve intizamna itikat etmedikleri için, mutî
bir merkep zannetmiyorlar. Belki, gayet müthifl, parçala-
yc, vagon cesametinde yirmi aslan arkasna takmfl bir
nevi aslan tevehhüm ederler.
acip:
flafllan ve hayret uyandran
fley; benzeri görülmeyen; garip.
berk:
flimflek.
cesamet:
büyüklük, irilik.
cesaret:
yi¤itlik, korkusuzluk.
dabbetülarz:
hadiste âhirzaman-
da yerden çkaca¤ bildirilen yer
hayvan.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karflsnda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karflsndaki
flaflknlk.
dizgin:
atlarn yönetiminde kul-
lanlan ve bafllarna taklan ip ya
da kayfl.
ehemmiyet:
önem.
esir:
bütün kâinatta bulunan ve
her taraf kaplamfl olan lâtif
madde, elektrik, flk ve scakl¤n
yaylmasna vastalk eden mad-
de.
farz:
saymak, öyle kabul etmek.
fen:
ilim, sanat; mârifet, hüner.
gem:
atlar yönlendirmek için iki
tarafndan dizgine ba¤lanan ve
a¤zlarna taklan metal çubuk-
çuk.
güya:
sanki.
had:
yetki, snr, güç.
Herkül-i Yunanî:
Yunanllarn
güçlü kuvveli hayalî kahraman
Herkül.
hürriyet:
ba¤mszlk, özgürlük,
serbestlik.
intizam:
tertib, düzen, nizam
üzere olmak.
istibdat:
kànuna ve nizâma tâbî
olmayan, keyfî, baskc yönetim;
zulüm ve tahakküm.
164 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
istihfaf:
hafife alma, küçüm-
seme.
itikat:
inanma, inanç, gönül-
den tasdik ederek inanma.
lisan- hâl:
birfleyin duruflu ve
görünüflü ile bir mânâ ifâde
etmesi.
mahv:
yok etme, silme.
masum:
günah, kötülü¤ü ol-
mayan, suçsuz.
merkep:
binek.
metanet:
kararllk, dayankl-
lk, sa¤lamlk.
mutî:
söz dinleyen, itaat
eden.
nev:
çeflit, snf, cins, tür.
nizam:
düzen, ölçüler, kàide-
ler; usül ve esaslardaki uyum-
luluk.
Rüstem-i ranî:
ranllarn
güçlü kuvvetli hayalî kahra-
man olan Rüstem.
Sebat:
dayanmak, kararl ol-
mak.
flimendifer:
demiryolu katar,
tren.
tayy- zaman:
zaman atla-
mak, zamann üstüne çk-
mak.
tecavüz:
haddini aflma; söz
veya hareketle ileri gitme,
saldrma.
tehdit:
hiddet etme, korkut-
ma.
tevehhüm:
zannetme, ev-
hamlanma, yok olan var zan-
netmekle ümitsizli¤e ve kor-
kuya düflme.
vagon:
tren bölmelerinden
herbiri.
zan:
flüphe, zannetmek, san-
mak, sezme.