Tarihçe-i Hayat - page 163

flimendifer denilen medrese-i seyyarede ders arkadaflla-
r›m ve flimdi zaman›n flimendiferinde istikbal taraf›na bi-
zimle beraber giden bütün mektepliler! Size de derim ki:
“Hamiyet-i diniye ve ‹slâmiyet milliyeti, Türk ve Arap
içinde tamam›yla mezcolmufl ve kabil-i tefrik olamaz bir
hale gelmifl. Hamiyet-i ‹slâmiye, en kuvvetli ve metin ve
Arfltan gelmifl bir zincir-i nuranîdir, k›r›lmaz ve kopmaz
bir urvetü’l-vüskad›r, tahrip edilmez, ma¤lûp olmaz bir
kudsî kal’ad›r” dedi¤im vakit, o iki münevver mektep
muallimleri bana dediler: “Delilin nedir? Bu büyük dava-
ya büyük bir hüccet ve gayet kuvvetli bir delil lâz›m. De-
lil nedir?”
Birden flimendiferimiz tünelden ç›kt›. Biz de bafl›m›z› ç›-
kard›k, pencereden bakt›k. Alt› yafl›na girmemifl bir ço-
cu¤u, flimendiferin tam geçece¤i yolun yan›nda durmufl
gördük. O iki muallim arkadafllar›ma dedim:
“‹flte bu çocuk, lisan-› hâliyle sualimize tam cevap ve-
riyor. Benim bedelime, o masum çocuk bu seyyar med-
resemizde üstad›m›z olsun. ‹flte lisan-› hâli bu gelecek ha-
kikati der.
“Bak›n›z; bu dabbetülarz, dehfletli hücum ve gürültüsü
ve ba¤›rmas›yla ve tünel deli¤inden ç›k›p hücum etti¤i
dakikada, geçece¤i yola bir metre yak›nl›kta o çocuk du-
ruyor. O dabbetülarz, tehdidiyle ve hücumunun tahakkü-
mü ile ba¤›rarak tehdit ediyor. ‘Bana rast gelenlerin vay
hâline’ dedi¤i hâlde, o masum, yolunda duruyor. Mükem-
mel bir hürriyet ve harika bir cesaret ve kahramanl›kla,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 163
‹
LK
H
AYATI
etmesi.
masum:
günah›, kötülü¤ü olma-
yan, suçsuz.
medrese:
‹slâm tarihi boyunca
üniversite seviyesinde e¤itim ya-
p›lan müessese.
medrese-i seyyare:
hareket
eden, giden okul.
mektep:
okul; yaz› yazacak yer.
metin:
kuvvetli, y›k›lmaz, sa¤lam,
güçlü, metanetli.
mezç:
katma, kaynaflt›rma, kar›fl-
t›rma, birlefltirme.
milliyet:
milliyetçilik fikri.
muallim:
ö¤retmen, ilim ö¤reten.
münevver:
nurlu, ayd›n.
rast gelme:
karfl› karfl›ya gelme,
karfl›laflma, karfl›s›na ç›kma.
seyyar:
bir yerde durmay›p yer
de¤ifltiren; sâbit ve devaml› ol-
mayan.
sual:
isteme, sorma.
flimendifer:
demiryolu katar›,
tren.
tahakküm:
zorbal›k etme; zorla
hükmetme, mânevî bask›.
tahrip:
y›kma, harap etme, boz-
ma.
tehdit:
hiddet etme, korkutma.
urvetü’l-vüska:
kopmaz ve sa¤-
lam kulp.
üstat:
ilim veya sanatta üstün
olan kimse, usta, sanatkar, mual-
lim.
zincir-i nuranî:
nurlu zincir.
arfl:
kürsü, taht, yüce makàm;
en yüksek gök; Allah’›n kud-
ret ve saltanat›n›n tecellî yeri.
bedel:
karfl›l›k, yerine.
cesaret:
yi¤itlik, korkusuzluk.
dabbetülarz:
hadiste âhirza-
manda yerden ç›kaca¤› bildi-
rilen yer hayvan›.
dehflet:
bir tehlike veya kor-
kunç birfley karfl›s›nda duyu-
lan ürküntü; ola¤anüstü fley-
ler karfl›s›ndaki flaflk›nl›k.
delil:
bilinmeyeni keflfetmek
veya bilinenin do¤rulu¤unu
göstermek için vas›ta olarak
kullan›lan husus.
gayet:
çok, pek çok.
hakikat:
gerçek.
hamiyet-i diniye:
dini gayret,
hamiyet, fedâkârl›k.
hamiyet-i ‹slâmiye:
‹slâm›
koruma, Müslümanlara sahip
ç›kma gayreti.
harika:
imkânlar›n üstünde
olan fley, hayret uyand›ran,
büyük ve görülmedik eser,
görülmedik derecede k›y-
metli.
hüccet:
senet, vesika, delil;
bir iddiân›n do¤rulu¤unu is-
pat için gösterilen belge.
hücum:
sald›r›.
hürriyet:
ba¤›ms›zl›k, özgür-
lük, serbestlik.
istikbal:
gelecek zaman.
kabil-i tefrik:
ayr›lmas›
mümkün.
kal’a:
kale.
kudsî:
mukaddes, yüce, te-
miz.
lisan-› hâl:
birfleyin duruflu ve
görünüflü ile bir mânâ ifâde
1...,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162 164,165,166,167,168,169,170,171,172,173,...1390
Powered by FlippingBook