Ey kardefllerim ve ey elli sene sonra bu sözleri ifliten
arkadafllarm! flte alt yaflna girmeyen bu çocu¤a o iki
kahramandan ziyade cesaret ve hürriyet ve çok mertebe
onlarn fevkinde bir emniyet ve korkmamak hâletini ve-
ren, o masumun kalbinde hakikatin bir çekirde¤i olan fli-
mendiferin intizamna ve dizgini bir kumandann elinde
bulundu¤una ve cereyan bir intizam altnda ve birisi onu
kendi hesabyla gezdirmesine olan itikad ve itminan ve
imandr. Ve o iki kahraman gayet korkutan ve vicdan-
larn vehme esir eden, onlarn, onun kumandann bil-
memek ve intizamna inanmamak olan cahilâne itikatsz-
lklardr.
..........
O iki temsilde, o iki acip kahramann pek acip korku
ve telâfllarna ve elemlerine sebep, onlarn adem-i itikat-
lar ve cehaletleri ve dalâletleri oldu¤u gibi; Risale-i
Nurun yüzer hüccetlerle ispat etti¤i bir hakikati ki, bu ri-
salenin mukaddemesinde bir-iki misali söylenmifl, mese-
le fludur ki:
Küfür ve dalâlet, bütün kâinat, ehl-i dalâlete binler
müthifl düflman taifeleri ve silsileleri gösteriyor. Kör kuv-
vet, serseri tesadüf, sa¤r tabiat elleriyle, Manzume-i
fiemsiyeden tut, tâ kalpteki verem mikroplarna kadar
binler taife düflmanlar bîçare beflere hücum ettiklerini; ve
insann cami mahiyeti ve küllî istidadat ve hadsiz ihtiya-
cat ve nihayetsiz arzularna karfl mütemadiyen korku,
elem, dehflet ve telâfl vermesiyle, küfür ve dalâlât, bir
TARHÇE- HAYATI
| 165
LK
H
AYATI
hâlet:
durum, hal, vaziyet, keyfi-
yet.
hüccet:
senet, vesika, delil; bir id-
diânn do¤rulu¤unu ispat için
gösterilen belge.
hücum:
saldr.
hürriyet:
ba¤mszlk, özgürlük,
serbestlik.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
iman:
inanma, itikat; Resul-i Ek-
remin (a.s.m.) tebli¤ etti¤i inanl-
mas gerekli esaslar tasdik et-
mekten do¤an bir nurdur.
intizam:
tertib, düzen, nizam
üzere olmak.
ispat:
do¤ruyu delil göstererek
meydana koyma.
istidadat:
kabiliyetler, yetenek-
ler.
itikat:
inanma, inanç, gönülden
tasdik ederek inanma.
itminan:
inanma, tam olarak bil-
me, kararllk, tatmin olmuflluk.
kâinat:
Allahn dflnda var olan
herfley, bütün varlklar, dünya.
kumandan:
yöneten, emir veren,
idare eden.
küfür:
Allah inkâr etme, inanç-
szlk.
küllî:
bütüne mensup parçalar-
dan ve fertlerden meydana ge-
len, umumî, bütün.
mahiyet:
birfleyin asl, iç yüzü,
esâs.
Manzume-i fiemsiye:
Günefl Sis-
temi.
masum:
günah, kötülü¤ü olma-
yan, suçsuz.
mertebe:
derece, mevki, makam.
misal:
benzer, örnek.
mukaddeme:
girifl, ilk söz, bafl-
langç, önde gelen.
mütemadiyen:
aralksz, durma-
dan, devaml sûrette.
müthifl:
dehflet veren, korkutan.
nihayet:
son.
risale:
mektup, küçük kitap.
serseri:
baflbofl, ifli gücü olmayp
boflta dolaflan, haylaz, derbeder,
âvâre.
silsile:
zincirleme, sralama.
flimendifer:
demiryolu katar,
tren.
taife:
kavim, kabîle, takm, husu-
sî bir snf meydana getiren in-
sanlar.
temsil:
örnek, bir fleyin aynsn
veya mislini yapma, benzetme.
tesadüf:
rastlant.
vehm:
olmad¤ halde var zan-
netme.
vicdan:
insann içindeki iyiyi kö-
tüden ayrabilen ve iyilik etmek-
ten lezzet duyan ve kötülükten
elem alan mânevî bir his.
ziyade:
fazla, çok.
acip:
flafllan ve hayret uyan-
dran fley; benzeri görülme-
yen; garip.
adem-i itikat:
inanmama.
arzu:
istek.
befler:
insan.
bîçare:
çaresiz, zavall.
cahilâne:
bilgisizce.
cami:
pekçok mânâlar ve ha-
kîkatleri içinde toplayan, bir-
çok fleyle alâkal olan; topla-
yan ve ihtivâ eden.
cehalet:
bilgisizlik, câhillik.
cereyan:
akm, hareket; bir fi-
kir etrâfnda toplanp faaliyet-
te bulunma.
cesaret:
yi¤itlik, korkusuzluk.
dalâlet:
hak ve hakîkatten,
do¤ru yoldan sapma, dinden
ayrlma; azma.
dehflet:
bir tehlike veya kor-
kunç birfley karflsnda duyu-
lan ürküntü; ola¤anüstü fley-
ler karflsndaki flaflknlk.
dizgin:
atlarn yönetiminde
kullanlan ve bafllarna taklan
ip ya da kayfl.
ehl-i dalâlet:
do¤ru ve hak
yoldan sapanlar, dalâlette
olan, yolunu saptmfl, îman
ve slâmdan çkmfl olanlar.
elem:
a¤r, ac, keder, dert,
gam, kayg.
emniyet:
güven.
esir:
bütün kâinatta bulunan
ve her taraf kaplamfl olan lâ-
tif madde, elektrik, flk ve s-
cakl¤n yaylmasna vastalk
eden madde.
fevk:
üst, üzeri.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek.