Tarihçe-i Hayat - page 165

Ey kardefllerim ve ey elli sene sonra bu sözleri ifliten
arkadafllar›m! ‹flte alt› yafl›na girmeyen bu çocu¤a o iki
kahramandan ziyade cesaret ve hürriyet ve çok mertebe
onlar›n fevkinde bir emniyet ve korkmamak hâletini ve-
ren, o masumun kalbinde hakikatin bir çekirde¤i olan fli-
mendiferin intizam›na ve dizgini bir kumandan›n elinde
bulundu¤una ve cereyan› bir intizam alt›nda ve birisi onu
kendi hesab›yla gezdirmesine olan itikad› ve itminan› ve
iman›d›r. Ve o iki kahraman› gayet korkutan ve vicdan-
lar›n› vehme esir eden, onlar›n, onun kumandan›n› bil-
memek ve intizam›na inanmamak olan cahilâne itikats›z-
l›klar›d›r.
..........
O iki temsilde, o iki acip kahraman›n pek acip korku
ve telâfllar›na ve elemlerine sebep, onlar›n adem-i itikat-
lar› ve cehaletleri ve dalâletleri oldu¤u gibi; Risale-i
Nur’un yüzer hüccetlerle ispat etti¤i bir hakikati ki, bu ri-
salenin mukaddemesinde bir-iki misali söylenmifl, mese-
le fludur ki:
Küfür ve dalâlet, bütün kâinat›, ehl-i dalâlete binler
müthifl düflman taifeleri ve silsileleri gösteriyor. Kör kuv-
vet, serseri tesadüf, sa¤›r tabiat elleriyle, Manzume-i
fiemsiyeden tut, tâ kalpteki verem mikroplar›na kadar
binler taife düflmanlar bîçare beflere hücum ettiklerini; ve
insan›n cami mahiyeti ve küllî istidadat› ve hadsiz ihtiya-
cat› ve nihayetsiz arzular›na karfl› mütemadiyen korku,
elem, dehflet ve telâfl vermesiyle, küfür ve dalâlât, bir
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 165
‹
LK
H
AYATI
hâlet:
durum, hal, vaziyet, keyfi-
yet.
hüccet:
senet, vesika, delil; bir id-
diân›n do¤rulu¤unu ispat için
gösterilen belge.
hücum:
sald›r›.
hürriyet:
ba¤›ms›zl›k, özgürlük,
serbestlik.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
iman:
inanma, itikat; Resul-i Ek-
rem’in (a.s.m.) tebli¤ etti¤i inan›l-
mas› gerekli esaslar› tasdik et-
mekten do¤an bir nurdur.
intizam:
tertib, düzen, nizam
üzere olmak.
ispat:
do¤ruyu delil göstererek
meydana koyma.
istidadat:
kabiliyetler, yetenek-
ler.
itikat:
inanma, inanç, gönülden
tasdik ederek inanma.
itminan:
inanma, tam olarak bil-
me, kararl›l›k, tatmin olmuflluk.
kâinat:
Allah’›n d›fl›nda var olan
herfley, bütün varl›klar, dünya.
kumandan:
yöneten, emir veren,
idare eden.
küfür:
Allah’› inkâr etme, inanç-
s›zl›k.
küllî:
bütüne mensup parçalar-
dan ve fertlerden meydana ge-
len, umumî, bütün.
mahiyet:
birfleyin asl›, iç yüzü,
esâs›.
Manzume-i fiemsiye:
Günefl Sis-
temi.
masum:
günah›, kötülü¤ü olma-
yan, suçsuz.
mertebe:
derece, mevki, makam.
misal:
benzer, örnek.
mukaddeme:
girifl, ilk söz, bafl-
lang›ç, önde gelen.
mütemadiyen:
aral›ks›z, durma-
dan, devaml› sûrette.
müthifl:
dehflet veren, korkutan.
nihayet:
son.
risale:
mektup, küçük kitap.
serseri:
bafl›bofl, ifli gücü olmay›p
boflta dolaflan, haylaz, derbeder,
âvâre.
silsile:
zincirleme, s›ralama.
flimendifer:
demiryolu katar›,
tren.
taife:
kavim, kabîle, tak›m, husu-
sî bir s›n›f meydana getiren in-
sanlar.
temsil:
örnek, bir fleyin ayn›s›n›
veya mislini yapma, benzetme.
tesadüf:
rastlant›.
vehm:
olmad›¤› halde var zan-
netme.
vicdan:
insan›n içindeki iyiyi kö-
tüden ay›rabilen ve iyilik etmek-
ten lezzet duyan ve kötülükten
elem alan mânevî bir his.
ziyade:
fazla, çok.
acip:
flafl›lan ve hayret uyan-
d›ran fley; benzeri görülme-
yen; garip.
adem-i itikat:
inanmama.
arzu:
istek.
befler:
insan.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cahilâne:
bilgisizce.
cami:
pekçok mânâlar› ve ha-
kîkatleri içinde toplayan, bir-
çok fleyle alâkal› olan; topla-
yan ve ihtivâ eden.
cehalet:
bilgisizlik, câhillik.
cereyan:
ak›m, hareket; bir fi-
kir etrâf›nda toplan›p faaliyet-
te bulunma.
cesaret:
yi¤itlik, korkusuzluk.
dalâlet:
hak ve hakîkatten,
do¤ru yoldan sapma, dinden
ayr›lma; azma.
dehflet:
bir tehlike veya kor-
kunç birfley karfl›s›nda duyu-
lan ürküntü; ola¤anüstü fley-
ler karfl›s›ndaki flaflk›nl›k.
dizgin:
atlar›n yönetiminde
kullan›lan ve bafllar›na tak›lan
ip ya da kay›fl.
ehl-i dalâlet:
do¤ru ve hak
yoldan sapanlar, dalâlette
olan, yolunu sap›tm›fl, îman
ve ‹slâmdan ç›km›fl olanlar.
elem:
a¤r›, ac›, keder, dert,
gam, kayg›.
emniyet:
güven.
esir:
bütün kâinatta bulunan
ve her taraf› kaplam›fl olan lâ-
tif madde, elektrik, ›fl›k ve s›-
cakl›¤›n yay›lmas›na vas›tal›k
eden madde.
fevk:
üst, üzeri.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikat:
gerçek.
1...,155,156,157,158,159,160,161,162,163,164 166,167,168,169,170,171,172,173,174,175,...1390
Powered by FlippingBook