Tarihçe-i Hayat - page 168

Din-i Haktan gelen bu hakikat çekirde¤i bulunmazsa ve
nokta-i istinad› olmazsa, bilbedahe temsildeki Rüstem ve
Herkül’ün cesaretleri ve kahramanl›klar› k›r›ld›¤› gibi,
onun cesareti ve kuvve-i maneviyesi muzmahil olur ve
vicdan› tefessüh eder ve kâinat›n hâdisat›na esir olur.
Her fleye karfl› korkak bir dilenci hükmüne düfler. ‹man›n
bu s›rr-› hakikatini ve dalâletin de bu dehfletli flekavet-i
dünyeviyesini Risale-i Nur yüzer kat’î hüccetlerle ispat
etti¤ine binaen, bu pek uzun hakikati k›sa kesiyoruz.
Acaba, en ziyade kuvve-i maneviyeye ve teselliye ve
metanete ihtiyac›n› hissetmifl bu as›rdaki befler, bu za-
manda o kuvve-i maneviyeyi ve teselliyi ve saadeti temin
eden ‹slâmiyet ve imandaki nokta-i istinat olan hakaik-›
imaniyeyi b›rak›p, Garpl›laflmak ünvan› ile, ‹slâmiyet mil-
liyetinden istifade yerine, bütün bütün kuvve-i maneviye-
yi k›r›p ve teselliyi mahveden ve metanetini k›ran dalâlet
ve sefahate ve yalanc› politika ve siyasete dayanmas› ne
kadar maslahat-› befleriyeden ve menfaat-i insaniyeden
uzak bir hareket oldu¤unu, pek yak›n bir zamanda, inti-
baha gelmifl, —baflta ‹slâm olarak— befler hissedecek ve
dünyan›n ömrü kalm›flsa, Kur’ân’›n hakaik›na yap›flacak.
* * *
O vakit Kosova’da, büyük bir ‹slâm dârülfünununun
tesisine teflebbüs edilmiflti. Orada hem ‹ttihatç›lara, hem
Sultan Reflad’a der ki: “fiark böyle bir dârülfünuna daha
ziyade muhtaç ve âlem-i ‹slâm›n merkezi hükmündedir.”
âlem-i islâm:
‹slâm âlemi.
as›r:
(bkz. asr.).
befler:
insan.
bilbedahe:
aç›kl›kla, aç›ktan,
meydanda olarak, besbelli, ap
aç›k bir flekilde.
cesaret:
yi¤itlik, kahramanl›k,
korkusuzluk.
dalâlet:
hak ve hakîkatten, do¤ru
yoldan sapma, dinden ayr›lma;
azma.
darülfünun:
üniversite.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karfl›s›nda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karfl›s›ndaki
flaflk›nl›k.
Din-i Hak:
hak din, ‹slâmiyet.
esir:
bütün kâinatta bulunan ve
her taraf› kaplam›fl olan lâtif
madde, elektrik, ›fl›k ve s›cakl›¤›n
yay›lmas›na vas›tal›k eden mad-
de.
Garp:
Bat› dünyas›, Avrupa.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakaik:
gerçekler, hakikatler.
hakaik-› imaniye:
iman hakikat-
leri.
hakikat:
gerçek.
his:
duygu.
hüccet:
senet, vesika, delil; bir id-
diân›n do¤rulu¤unu ispat için
gösterilen belge.
hükm:
bkz. hüküm.
iman:
inanma, itikat; Resul-i Ek-
rem’in (a.s.m.) tebli¤ etti¤i inan›l-
mas› gerekli esaslar› tasdik et-
mekten do¤an bir nurdur.
intibah:
uyan›kl›k, hassasiyet.
ispat:
do¤ruyu delil göstererek
meydana koyma.
istifade:
yararlanma, faydalan-
ma.
ittihat:
ayn› noktada birleflme.
kâinat:
Allah’›n d›fl›nda var olan
herfley, bütün varl›klar, dünya.
kat’î:
kesin.
kuvve-i maneviye:
mânevi kuv-
vet, moral, mâneviyâttan gelen
dayanma gücü.
mahv:
yok etme, silme.
maslahat-› befleriye:
insan›n fay-
das›na olan fleyler; insana faydal›
yönde.
menfaat-i insaniye:
insana ait
fayda.
metanet:
kararl›l›k, dayan›kl›l›k,
sa¤laml›k.
milliyet:
milliyetçilik fikri.
muzmahil:
periflan, darmada¤›n.
nokta-i istinat:
dayanak noktas›,
dayanma yeri.
politika:
yöntem, metot.
168 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
saadet:
mutluluk.
sefahet:
zevk, e¤lence ve
yasak fleylere düflkünlük.
s›rr-› hakikat:
hakikat s›rr›.
siyaset:
idare etme sanat›.
fiark:
Do¤u bölgemiz.
flekavet-i dünyeviye:
dünya
bahts›zl›¤›.
tefessüh:
bozulma, çürüme,
kokup da¤›lma.
temin:
sa¤lama, karrfl›lama.
temsil:
örnek, bir fleyin ay-
n›s›n› veya mislini yapma,
benzetme.
teselli:
üzüntülü bir kimseyi
söz ve ö¤ütte ferahland›rma.
tesis:
kurmak, meydana
getirmek, temellefltirmek,
esaslar koymak.
teflebbüs:
bir ifle giriflmek,
sa¤lam bir niyetle bir fleye
bafllamak.
ünvan:
isim, lâkap, nâm, ün.
vakit:
zaman.
vicdan:
insan›n içindeki iyiyi
kötüden ay›rabilen ve iyilik
etmekten lezzet duyan ve
kötülükten elem alan mânevî
bir his.
ziyade:
fazla, çok.
1...,158,159,160,161,162,163,164,165,166,167 169,170,171,172,173,174,175,176,177,178,...1390
Powered by FlippingBook