Ermeni fedaîleri meflhurdur; hatta öyle rivayet ederler
ki, Fedaîlerin yüzleri, kzarmfl kömür üstüne tutulup
gözleri patlama derecesine gelse dahi, yine sr vermez-
ler. flte Ruslar o zaman diyorlard ki: Bediüzzamann
gönüllüleri, Ermeni fedaîlerinin fevkindedir! Bunun için-
dir ki, bizim Kazaklarmz imhada fazla muvaffak olmufl-
lardr.
Bediüzzaman üsera kampna götürürler. Burada flu
flekilde flayan- takdir bir hâdise cereyan eder. fiöyle ki:
Bir gün Rus Baflkumandan esirleri teftifle gelir. Teftifl
esnasnda Bediüzzaman kumandana selâm vermez ve
yerinden kalkmaz; kumandan kzar. Belki tanmamfltr
diyerek tekrar önünden geçti¤i zaman yine yerinden
kalkmaynca, kumandan, tercüman vastasyla der:
Beni her hâlde tanmadlar?
Bediüzzaman:
Tanyorum, Nikola Nikolaviçtir.
Kumandan:
fiu hâlde Rus ordusuna, dolaysyla Rus çarna haka-
ret ediyorlar. Bediüzzaman:
Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim.
manl bir kimse, Cenab- Hakk tanmayan bir adamdan
üstündür. Binaenaleyh, ben sana kyam etmem der.
Bunun üzerine Bediüzzaman divan- harbe verilir. Bir-
kaç zabit arkadafl, hemen özür dileyerek vahim netice-
nin önlenmesine çalflmasn istirham ederler.
TARHÇE- HAYATI
| 183
LK
H
AYATI
olay nakletme, aktarma.
sr:
gizli tutulan, kimseye söylen-
meyen fley.
flayan- takdir:
be¤enilmeye, ta-
kidre lâyk.
teftifl:
kontrol etme.
tercüman:
tercüme eden, baflka
bir dilde yazlmfl veya söylenmifl
bir fleyi yine baflka dile çeviren.
üsera:
esirler, tutsaklar.
vahim:
a¤r, sonu tehlikeli ve kor-
kulu, dehflet verici.
vasta:
araclk.
zabit:
subay.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam.
baflkumandan:
baflkomutan.
binaenaleyh:
bundan dolay,
onun için.
Cenab- Hak:
Allah.
cereyan etmek:
olmak, mey-
dana gelmek.
çar:
eskiden Rus imparatoru-
na verilen isim.
divan- harp:
askeri mahke-
me.
esna:
ara, sra, vakit, zaman.
fedaî:
feda eden, kendini ya
da sahip oldu¤u herhangi bir
fleyi adayan, veren.
fevk:
üst, üzeri.
hâdise:
olay.
hakaret:
sayg göstermeme,
afla¤lama.
iman:
hak dini kabul etme,
slâm dinini kabul etme, slâ-
mn gerekli olan esaslarna
inanma, Allaha inanma.
imha:
yok etme, mahvetme,
ortadan kaldrma.
istirham etmek:
rica etmek,
istemek.
kamp:
esirlerin, sürgünlerin
ve mahkûmlarn topluca kon-
du¤u yer.
kyam etmek:
aya¤a kalk-
mak.
kumandan:
komutan.
meflhur:
tannmfl, herkesin
bildi¤i, flöhretli, ünlü.
muvaffak:
baflarl.
netice:
son, sonuç.
rivayet:
bir haber, söz veya