Tarihçe-i Hayat - page 201

sürer, o fleye vücud-i haricî verir, göze gösterir, nukufl-i
hikmetini okutturur.
E¤er bütün eflya birden o Kadîr-i Ezelî’ye ve Alîm-i
Külli fiey’e verilmezse, o vakit sinek gibi en küçük bir fle-
yin vücudunu, dünyan›n ekser nevilerinden hususî bir
mizan ile toplamak lâz›m gelmekle beraber; o küçücük
sine¤in vücudunda çal›flan zerreler, o sine¤in s›rr-› hilka-
tini ve kemal-i sanat›n› bütün dekaik›yla bilmekle olabilir.
Çünkü esbab-› tabiiye ile esbab-› maddiye, bilbedahe ve
umum ehl-i akl›n ittifak›yla, hiçten icat edemez. Öyle ise,
her hâlde, onlar icat etse, elbette toplayacak. Madem
toplayacak; hangi zîhayat olursa olsun, ekser anas›r ve
enva›ndan numuneler, içinde vard›r. Âdeta kâinat›n bir
hulâsas›, bir çekirde¤i hükmündedir. Elbette, o hâlde bir
çekirde¤i bütün bir a¤açtan, bir zîhayat› bütün rûy-i ze-
minden ince elekle eleyip ve en hassas bir mizan ile
ölçüp toplatt›rmak lâz›m geliyor. Ve madem esbab-› tabi-
iye cahildir, camittir; bir ilmi yoktur ki bir plân, bir fihris-
te, bir model, bir program takdir etsin, ona göre mane-
vî kal›ba giren zerrat› eritip döksün, tâ da¤›lmas›n, inti-
zam›n› bozmas›n. Hâlbuki her fleyin flekli, hey’eti hadsiz
tarzlarda olabildi¤i için, hadsiz had ve hesaba gelmez
eflkâller, miktarlar içinde bir tek flekil ve miktarda, sel
gibi akan anas›r›n zerreleri da¤›lmayarak, muntazaman,
miktars›z, kal›ps›z, birbiri üstünde kitle hâlinde durdur-
mak ve zîhayata muntazam bir vücut vermek, ne derece
imkândan, ihtimalden, ak›ldan uzak oldu¤u görünüyor.
Elbette kimin kalbinde körlük yoksa görür.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 201
‹
LK
H
AYATI
yan, Allah.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kemal-i sanat:
sanattaki mü-
kemmellik.
kitle:
kütle, y›¤›n, küme.
manevî:
maddî olmayan, ruha
ait.
miktar:
ölçü.
mizan:
ölçü, denge.
muntazam:
düzgün, düzenli, ter-
tipli.
muntazaman:
düzenli olarak,
düzgün bir flekilde.
nevi:
tür, çeflit.
nukufl-i hikmet:
hikmet nak›flla-
r›.
numune:
örnek, misal.
ruy-i zemin:
yeryüzü.
s›rr-› hilkat:
yarat›l›fl s›rr›, yarat›l›-
fl›n maksad›, hikmeti.
takdir:
haz›rlama.
tarz:
biçim, flekil, yol.
umum:
bütün, tüm.
vücud-i haricî:
haricî vücut, varl›-
¤› ortaya ç›kan, d›flar›da varl›¤› bi-
linen, nesnel.
vücut:
gövde, beden; varl›k.
zerrat:
zerreler, çok küçük parça-
lar, moleküller, atomlar.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça, çok küçük parça.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
âdeta:
sanki.
Âlim-i Külli fiey:
her fleyi bi-
len ve her fley ilmî dâhilinde
olan Allah.
anas›r:
elemanlar, unsurlar,
k›s›mlar, parçalar.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
cahil:
bilgisiz, habersiz.
camit:
cans›z.
dekaik:
incelikler.
ehl-i ak›l:
ak›ll› olanlar, ak›l
sahipleri.
ekser:
ço¤unluk.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
esbab-› maddiye:
maddî se-
bepler.
esbab-› tabiiye:
tabiî sebep-
ler.
eflkâl:
biçimler, suretler, fle-
killer.
fihriste:
bir fleyin içinde neler
bulundu¤unu s›rayla göste-
ren liste.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, oysa ki.
hey’et:
flekil, biçim.
hülâsa:
temel k›s›m.
hususî:
bir fleye has olan,
özel.
hükmünde:
yerinde, de¤erin-
de; gibi.
icat:
vücuda getirme, yoktan
var etme.
ihtimal:
olabilirlik, gerçekle-
flebilirlik.
imkân:
mümkün olma, olabi-
lirlik.
intizam:
düzen, tertip.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i.
Kadîr-i Ezelî:
her fleye gücü
yeten, varl›¤›n›n evveli olma-
1...,191,192,193,194,195,196,197,198,199,200 202,203,204,205,206,207,208,209,210,211,...1390
Powered by FlippingBook