Bana dediler:
Bir cevap ver. Onlar, alt suallerine alt yüz kelime ile
cevap istiyorlar.
Ben dedim:
Alt yüz kelime ile de¤il, alt kelime ile de¤il, hatta bir
kelime ile de¤il, belki bir tükrük ile cevap veriyorum.
Çünkü, o devlet, iflte görüyorsunuz, aya¤n bo¤azmza
bast¤ dakikada, onun papaz, ma¤rurâne, üstümüzde
sual sormasna karfl yüzüne tükürmek lâzm geliyor. Tü-
kürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!..
demifl-
tim.
* * *
stanbuldaki bu çok ehemmiyetli ve muvaffakyetli
hizmetinden, Türk milletine pek ziyade menfaatler husu-
le geldi¤ini müflahede eden Ankara hükûmeti, Bediüzza-
mann kymet ve ehemmiyetini takdir ederek, Anka-
raya davet ederler.
M. Kemal Pafla, flifre ile davet etmifl ise de, cevaben,
Ben, tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper
arkasnda mücahede etmek hofluma gitmiyor. Anado-
ludan ziyade buray daha tehlikeli görüyorum, demifltir.
Üç defa flifre ile davet ediliyor. Eski Van Valisi, dostu
mebus Tahsin Bey vastasyla davet edildi¤i için, nihayet
karar verir ve Ankaraya gelir.
Ankarada alkfllarla karfllanr; fakat, ümit etti¤i muhi-
ti bulamaz. Kendisi, Hac Bayram civarnda ikamet eder.
Meclis-i Mebusanda dine karfl gördü¤ü lâkaytlk ve
218 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
aza:
üye.
belki:
flüphesiz. bir fleyin ve-
ya olayn di¤erinden daha üs-
tün oldu¤unu ifade eden
edattr.
cevaben:
cevap olarak.
davet:
ça¤rma, ça¤r.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
ehl-i zulüm:
zalimler, zulme-
denler, hakszlk edenler.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin ya-
plmas için çalflma, o ifl için
gayret gösterme, çabalama.
husule gelmek:
meydana
gelmek, oluflmak.
hükümet:
yönetim.
kymet:
de¤er.
ma¤rurâne:
gururla, kibirle.
mebus:
milletvekili.
menfaat:
fayda, yarar.
merhamet:
acmak, flefkat
göstermek, korumak, iyilik
etmek.
muvaffakyet:
Allahn yard-
myla baflarl olma.
mücahede:
savaflma, müca-
dele.
müflahede etme:
flahit olma,
gözlemleme, seyrederek an-
lama.
nihayet:
en sonunda.
papaz:
Hristiyan din adam,
rahip.
sual:
soru.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme, de¤er verme.
vali:
bir ili idare eden en bü-
yük memur.
vasta:
arac.
ziyade:
çok, fazla.