Tarihçe-i Hayat - page 246

Evet, Risale-i Nur iman-› tahkikîyi bu vatanda neflret-
mekle iman› kuvvetlendirip, bu memleketteki dinsizlik ve
imans›zl›k, dalâlet ve sefahate karfl› mukabele ve müspet
bir tarzda mücadele ederek bunlar› ma¤lûp etmifltir. Bü-
yük ve küllî ve umumî mücahede-i diniyesinde muzaffer
olmufltur. Taife-i mücahidîn olan Nur Talebeleri, azamî
sadâkat ve ittihattan nefl’et eden azîm, manevî, makbul
bir s›r ile, rahmet-i ‹lâhiyenin celbine ve teveccühüne ve-
sile olmufltur. Bu ihlâsl› taife-i mücahidîn, küçük bir çe-
kirdek gibi dar bir dairede iken, o çekirdekte âlemi istilâ
edecek bir flecere-i tuban›n mahiyeti bulundu¤u misillü,
on dördüncü asr-› Muhammedîde (Aleyhissalâtü Vesse-
lâm) Kur’ân’dan ç›kan Risale-i Nur’un Anadolu’da tulû
ve intiflar etmesiyle, neticede neflvünema ederek âlem-i
‹slâm ve insaniyete kadar genifllemifl ve daha da geniflle-
yecektir.
‹flte Risale-i Nur, hem fevkalâde ihlâs› ve hem yaln›z
tevhid ve iman akidelerinin hizmetini esas meslek ittihaz
ederek bir kudsiyet kazanmas› ve mahiyetinde bütün ha-
kaik-› Kur’âniye ve ‹slâmiye mevcut bulunarak her taraf›
kaplayacak bir nur-i hakikat olmas› dolay›s›yla, rahmet-i
‹lâhiye canibinde, bu millet-i ‹slâmiyeyi maddî manevî
felâket ve helâket tehlikelerinden bir sedd-i Kur’ânî ve
nur-i imanî olarak muhafazaya vesile olmufltur.
Risale-i Nur
, iman ve Kur’ân muhaliflerine karfl› mü-
cadelesinde cebir ve münazaa yolunu de¤il, ikna ve ispat
yolunu ihtiyar etmifltir.
akide:
iman, inan›lan ve itikat
edilen esas, inanç.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
asr-› Muhammedî:
Hz. Muham-
med’e ait as›r, onun yaflam›fl ol-
du¤u yüzy›l.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
canip:
yan, yön, cihet, taraf.
cebr:
zor, zorlama, bask› yapma.
celp:
çekme, çekifl, kendine çek-
mek.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten ay-
r›lmak, azmak, do¤ru yoldan ay-
r›lma, azma, bat›la yönelme.
felâket:
musibet, çok zarar, s›k›n-
t› do¤uran durum.
fevkalâde:
al›fl›lm›fltan farkl›, ola-
¤anüstü, normalin üstünde.
helâket:
y›k›lma, y›k›l›fl, mahvol-
ma, mahvolufl.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka bir
karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Allah
r›zas› için yapma.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
iman-› tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri in-
celeyip delil ve bürhan ile inan-
ma.
intiflar:
yay›lma, da¤›lma, neflro-
lunma.
istilâ:
üste ç›kma, üstün gelme,
bir fleyin bir fley üzerine ç›kmas›.
ittihat:
birleflme, birlik olufltur-
ma, bir olma, birlik oluflturup iki-
li¤i ortadan kald›rma, birlik.
ittihaz:
kabul etme, sayma, tut-
ma, addetme.
kudsiyet:
kutsall›k, mukaddeslik,
azizlik.
küllî:
bütüne ait, umumî, hepsi.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal›, cismanî.
ma¤lup:
yenilmifl, kendisine galip
gelinmifl, yenilen kimse.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ha-
kikat›, iç yüzü.
makbul:
geçerli, muteber.
manevî:
ruha ve içe ait olan, ruhî.
millet-i ‹slâmiye:
‹slâm milleti.
misillü:
benzeri, gibi, ayn›s›, ben-
zer gibi, efl kabilinden.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
muhalif:
muhalefet eden, ayk›r›-
l›k gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl› gelen.
mukabele:
karfl› gelme, karfl›
koyma.
muzaffer:
üstün gelmifl, üstünlük
elde etmifl, zafer kazanm›fl, yen-
mifl, galip gelmifl.
mücadele:
savaflma, savafl, iki ta-
246 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
raf aras›nda k›yas›ya yap›lan
üstün gelme çat›flmas›, kav-
ga.
mücahede-i diniye:
dinle ilgi-
li mücahede, mücadele.
münazaa:
a¤›z dalafl›na gir-
me, dalaflma, çekiflme, a¤›z
kavgas›, münakafla.
neflet:
meydana gelme, ileri
gelme, has›l olma, oluflma.
neflir:
da¤›tma, yayma, saç-
ma, serpme.
neflvünemâ:
yay›l›p geliflme,
büyüyüp geliflme; büyüme,
boy atma, yetiflme, geliflme.
nur-u hakikat:
hakikat nuru,
gerçe¤in ayd›nl›¤›.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n
sonsuz rahmeti, ‹lâhî rahmet.
sedd-i Kur’ânî:
Kur’ân’a ait
set, Kur’ân’›n y›k›lmaz seddi,
kalesi.
sefahat:
yasak fleylere, zevk
ve e¤lenceye afl›r› derecede
düflkünlük.
flecere-i tuba:
Cennetteki Tu-
ba a¤ac›.
taife-i mücahidin:
cihat
edenler, Allah yolunda sava-
flanlar grubu.
teveccüh:
yüzünü bir yöne
çevirme, yönelme, yönelifl.
tevhit:
Allah’›n bir oldu¤una
inanma, Allah’›n varl›¤›n›, bir-
li¤ini, dengi ve orta¤› bulun-
mad›¤›n› kabul etme.
tulû:
do¤ma, do¤ufl.
umumî:
umuma ait, umumla
ilgili, herkesle alâkal›, herkese
ait.
vesile:
bir fleyle u¤raflmay›
mümkün k›lan, yol, vas›ta.
1...,236,237,238,239,240,241,242,243,244,245 247,248,249,250,251,252,253,254,255,256,...1390
Powered by FlippingBook